Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Azimden Sonra Tevekkül
– “Allâh’a dayanmak mı? Asırlarca dayandık! Düştükse bu hüsrâna, onun nârına yandık! Yetmez mi çocukluktaki efsâneye hürmet? Hâlâ mı reşîd olmadı, hâlâ mı bu ümmet? Dersen ki: Ufuklarda bir aydınlık uyansın; Mâzîye ateş vermeli, baştan başa yansın! Şaşkınlık olur köhne telâkkileri ihyâ; Şeydâ-yı terâkkî, koşuyor baksana dünyâ. Elverdi masal dinlediğim bunca zamandır; Ben kanmıyorum, git de sen aptalları kandır!” – Allah’a değil, taptığın evhâma dayandın; Yandınsa eğer, hakk-ı sarîhindi ki yandın. Meflûc ederek azmini bir felc-i irâdî , Yattın, kötürümler gibi, yattın mütemâdî! Mâdem ki didinmez, edemez, uğraşamazsın; İksîr-i bekâ içsen, emîn ol, yaşamazsın. Mevcûd ise bir hakk-ı hayat ortada, şâyed, Mutlak değil elbette, vazîfeyle mukayyed . Takyîd-i İlâhî ki: Bilâ-kayd ona münkâd, Kalbinde cihanlar daraban eyleyen eb’âd. Lâ-kayd olamazdın, biraz insâfın olaydı, Duydukça bütün sîne-i hilkatten o kaydı. “Allah’a dayandım!” diye sen çıkma yataktan... Ma’nâ-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nâdan! Ecdâdını, zannetme, asırlarca uyurdu; Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu? Üç kıt’ada, yer yer, kanayan izleri şâhid: Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücâhid. Âlemde “tevekkül” demek olsaydı “atâlet”, Mîrâs-ı diyânetle yaşar mıydı bu millet? Çoktan kürenin meş’al-i tevhîdi sönerdi; Kur’an duramaz, nezd-i İlâhî’ye dönerdi. “Dünyâ koşuyor” söz mü? Berâber koşacaktın; Heyhât, bütün azmi sen arkanda bıraktın! Mâdem ki uyandın o medîd uykularından, Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan. Ensendekiler “leş” diye çiğner seni sonra; Ba’sin de kalır tâ gelecek nefha-i Sûr’a! Çiğner ya, tabî’î, ne düşünsün de bıraksın? Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın! Dünyâ koşuyorken yolun üstünde yatılmaz; Davranmayacak kimse bu meydâna atılmaz. Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da; Mâzîyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda. Ahlâfa döner, korkarım, eslâfa hücûmu: Mâzîsi yıkık milletin âtîsi olur mu? Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabâha: Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vâha! İstanbul, 13 Teşrînisânî 1335 (13 Kasım 1919)
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.