Gönderi

Hâdimü'l-Harameyni'ş-Şerifeyn
Savaşta tutsak edilen Halife III. el-Mütevekkil Alallah ve mezhep kadılarını kabul ederek iyi muamelede bulundu. Selim Han’ın genelde bu sırada halifeden halifelik alâmetlerini aldığı rivayet edilir ki ilk Cuma namazında adının hutbede zikredilmesi bunu doğrulamaktadır. Haleb Büyük Camii’ndeki Cuma namazında hatib, hutbede halifenin adını zikretmeyerek Selim Han’ın adını andı. Hatibin halifelere mahsus “Hâkimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn” unvanı ile kendisini andığı zaman Selim Han büyük bir dinî heyecan ve tevazu içerisinde: “Hayır, biz buraların hâkimi değil hâdimiyiz (hizmetçisiyiz). Bizim nâmımızı Hâdimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn diye anın” diyerek müdahale etti. Büyük Türk hakanı bu işaretiyle aynı zamanda dedesi Fatih Sultan Mehmed’i de yâd etmiş oluyor ve Osmanlıların dinî görüş ve düşüncelerini yansıtmış bulunuyordu. Zira Fatih Sultan Mehmed, Mısır sultanına gönderdiği bir nâmesinde kendisine Hâdimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn diye hitapta bulunduğunda Mısır sultanı bunu bir hakaret olarak kabul etmişti. Selim Han’ın şimdi baş tacı olarak kabul ettiği bu unvanı, kendisinden sonraki bütün Osmanlı padişahları da en büyük şeref addederek kullanacaklardır. Nitekim Selim Han nâmı bu şekilde anıldığında, heyecanı içerisinde gözyaşlarını tutamamış ve şükür secdesine kapanmıştır. Bu hâl cemaatin de büyük bir heyecana kapılmasına ve Selime candan bağlanmasına yol açmıştır. Namazdan sonra padişah pek kıymeti haiz kaftanını çıkararak hatibe bağışlamıştır.
Sayfa 222 - KTB YayınlarıKitabı okudu
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.