Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

256 syf.
·
Puan vermedi
SPOİLER İÇERİR Bu incelememde romanı bireyin ve toplumun içindeki şeytan olmak üzere iki kısımda ele alacağım. Öncesinde şunu söylemeliyim ki öykülerinin ve şiirlerinin büyük kısmını, romanlarının tamamını tüketmiş bir Sabahattin Ali okuru olarak İçimizdeki Şeytan, yazarın kaleminden okuduğum en sevdiğim/benimsediğim metin. Belki bunun nedeni İstanbul’un en sevdiğim köşelerinde geçmesi, belki karakterlerin derinliği, belki eleştirelliği, belki de gerçekten okurken benim tasavvur ettiğim biçimde sonlanması. Kitabın sonunda Ömer’in kabullendiği durumu, yani içindeki şeytanın işlediğine kendini inandırdığı kabahatlerin esasında kendi zayıflığından ve iradesizliğinden kaynaklandığını anladığı durumu, kitabın en başından beri içimden geçiriyor ve bu yazı için cümleleri kafamda toparlamaya çalışıyordum. Hatta sabırsızlanıp kitap henüz bitmeden paylaşım yapmış ve Ömer’in yalnızlık ihtiyacı üzerine düşüncelerine katılmakla beraber içinde bir şeytanın olmadığından bahsetmiştim. Zaten birkaç sayfa sonra da sorumluluk almaya zahmet etmeyen, bir çocuk kadar umursamaz karakterimiz kendinin farkına varmaya başladı. O satırları okurken şundan emin oldum; Ömer’in İçimdeki Şeytan olarak adlandırdığı şey, aslında onun günah keçisinden başka bir şey değildi. Ama o, olayların öylesinde farkında değildi ki işlediği her suçun günahını o şeytana atarken rahatsızlık bile duymadı. Romanda en aklı başında karakterlerden biri olduğunu düşündüğüm Macide de zaman zaman bazı zayıflıklar gösterdi elbette. En belirgini zerre tanımadığı bir insan olan Ömer’le birdenbire -güya- evlenmesi ve küçük pansiyonuna yerleşmesi. Elbette bir de Bedri var, dünyada varlığına inanmadığım ve tamamen hayali bir karakter olduğunu düşündüğüm kişi, ve var olmasını da istemediğim kişi de diyebilirim zira daima başkalarınca oyuncak edilir ve kullanılırlar. Bireyin içinde bir şeytan olmadığına kitabı okuyan okumayan hepimiz hemfikirsek toplumun içindeki şeytan kısmına geçebiliriz. Ama bu bölümde söyleyeceklerim, ilkinde olduğu kadar keskin ve net fikirler değil çünkü konunun muhattabı olan Atsız ve Peyami Safa hakkında sert yorumlar yapacak kadar derin bilgi sahibi değilim. Yapı Kredi Yayınları’nın basımındaki Selim İleri’nin önsözünde İçimizdeki Şeytan’da Sabahattin Ali’nin Nihal Atsız ve Peyami Safa’ya gönderme(?) yaptığını yazılıydı ve ben de bunun merakıyla kitabı farklı bir dikkatle okudum. ‘’Evet, Atsız’ın faşist olduğu söyleniyor -Ben sadece Ruh Adam’ı okudum ve açıkçası yalnızca metafiziksel ögelerle askerliğe farklı bir bakış olarak gördüğüm için pek bir şey söylemek istemiyorum- ve bu nedenle yazar, onu ele almış olabilir ama Peyami Safa NEDEN?‘’ diye düşündüm. Pek emin olmamakla beraber, ‘’fiziksel hastalığı tecrübesiyle 60-70 sayfalık bir kitap yazan ve kendini romancı zanneden İsmet Şerif’’ şeklinde anlatılan karakterin Peyami Safa olduğuna kanaat getirdim. Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan’ı yazdığı yıllarda Peyami Safa’nın henüz Yalnızız ve Matmazel Noraliya’nın Koltuğu gibi muazzam kitaplarını yazmamış olduğunu ve yazarın bu ithamları yalnızca Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’na ithafen yazdığını düşünüyorum. Atsız’ı da herkesin anlayacağı üzere Hüseyin ve Nihat takımı, herkese ve her şeye hakim olma ihtirasıyla her şeyi yapanlar şeklinde yazmıştı Sabahattin Ali. Bu incelemeyi yazarken, bu romanı türevlerinden daha benimseyişimin nedenini keşfettim: bitimindeki sessiz kabulleniş.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019171,9bin okunma
·
153 görüntüleme
seymanurs okurunun profil resmi
çok güzel yazmışsın insanın tekrar okuyası geldi 🤝🏻🥺
nisa şeren okurunun profil resmi
teşekkür ederim🥺 sabahattin ali gibi bir yazara layık olmaya çalıştım diyelim 🥲
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.