Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

140 syf.
10/10 puan verdi
İyi Bir Kitabın Zihnimde Uyandırdıkları
Okurlar olarak hepimizin zihninde iyi bir kitap nedir sorusunun birden fazla cevabı var. Bazılarımız hızlı okunan kitapları iyi bir kitap olarak niteliyor: “Aktı gitti resmen, elime aldığım gibi bitirdim!” Bazılarımız ise tam tersine zor kitapların iyi kitap olduğunu iddia ediyor. Büyük bir çoğunluk çok satanların, yine ezici bir çoğunluk ise klasiklerin iyi kitaplar olduğuna dair fikir beyan ediyor. Bu liste böyle uzayıp giderken kendi “iyi kitap” tanımıma geçmeden evvel, kitaplara bakış açımdan bahsetmek isterim. Sosyal medya, filmler, video oyunlar, diziler… tüm bunlar benim için birer tüketim aracıyken kitaplar zihnimde “üretim” olarak kodladığım eserler. Bu sebeple iyi bir kitaptan beklentilerim; daha önceki okumalarım ya da tecrübelerimle olumlu/olumsuz bir bağlantı kurması, eserin bir alt metne sahip olması, didaktik bir söylemden kaçınarak anlatmak istedikleri -alt metnini, derdini- edebi bir güçle ve kurgu ustalığını kullanarak anlatması ve finalde beni tüketim eylemi olan okumaktan, üretim eylemi/eylemleri olan düşünmeye, yazıp-çizmeye, konuşmaya, anlatmaya yönlendirmesi. Bu yazının kaleme alınmasına vesile olan, Fatih Mehmet Ünlünü’nün Sander Yayınları tarafından yayınlanan Yetişkinler İçin Karagöz ile Hacivat kitabı da böyle bir eser. Yıllardır kitle yönetimi ve bunun hayatımıza etkileri üzerine düşünür, yazar, çizerim. -Bu video oyun neden bu kadar kişi tarafından oynanıyor? -Bu siyasi parti nasıl bu kadar oy alıyor? -Bu youtuber neden bu kadar takipçiyle sahip -Bu kitap neden bu kadar satmış vs vs Yetişkinler İçin Karagöz ile Hacivat kitabındaki bir alıntı tüm bu sürece biraz daha derli toplu, biraz daha net bakmamı sağladı desem abartmış olmam. Fakat en kıymetli bulduğum nokta ise bunu “bak bu böyledir!” diye söylemeden, usta bir yazar maharetiyle kurgu içerisine gizleyip harika bir üslupla verebilmesi. O alıntı ise 18. sayfadan şu bölüm: “İki senelik Şeyhim. Adanmış müritlerim. Tekkeme yazılana; dünyalık iş veririm. Cenk etmek istemezsen, göç etmek istemezsen, iş ile aş istersen tekkeme katılasın. Yatacak yer istersen, İslam’a döne’m dersen, sorgu sual etmezsen tekkeme katılasın. Bizde zorlama yok. İster isen gelmezsin, gider vergi ödersin. Tekkeciye vergi yok, bizde de zorlama yok! Artık sen bilirsin…” Bu bölüm zihnimdeki başka bir alıntıyla çağrışım yaptı. Karl Marx’ın meşhur sözü “din halkın afyonudur.” Sonra genel olarak kitle yönetimi tarihini düşündüm. Kitle yönetimi, kitle iletişim araçları henüz icat edilmediği için binlerce yıl dinin tekelindeydi. Halk, belki iyi bir amaç için -iyi insanlar olalım, kimseye zarar vermeyelim vs- belki de kötü bir amaç için -kafirleri keselim, onların topraklarını işgal edelim vs- din adamları tarafından yönlendirildi. Sonraki süreçte Fransız Devrimi yaşandı ve artık geniş kitleleri yönetmek ve onlar üzerinden güç ve meşruiyet sağlamak için bir alan daha açıldı: Siyaset. Artık devasa devletleri yönetmek için saltanata mensup olmana gerek yok. “Sıradan” -no name- bir insan olarak da bu güce ulaşabilirsin. Milyonlarca askeri, polisi, memuru, milyarca dolar bütçesi olan devleti yönetmek mi istiyorsun? Bir şekilde halkın dikkati çek, ne dediğin önemli değil! Söylendiklerinde dünyada bulunmadığım fakat daha sonralar yaptığım okumalarda gördüğüm siyasi vaatleri anımsıyorum: “Oyunuzu bize verin her vatandaşa 2 anahtar” ya da “Kim ne veriyorsa ben beş fazlasını vereceğim!” Söylemin bir değeri yok. Gerçekçi mi? Yapılabilir mi? O da önemli değil. Önemli olan bir biçimde kitleleri etkilemek ve dikkatlerini çekmek. Ve geldik günümüze. Artık dijital devrim hepimize kitlelere ulaşma ve onları etki altına alma araçları verdi. Yine ne yaptığınızın, ne söylediğiniz, neyi ne kalitede ürettiğiniz önemi yok. Önemli olan bir biçimde topluluk sahibi olmak. Okuyanların işlerinin epey rast gittiği tılsımlı bir kitap yazıp haftalarca çok satanlarda kalabilirsin. Tiktok hesabı açıp müzik eşliğinde 20 saniye dans ederek milyonlarca takipçiyle ulaşabilirsin. Zamanında 3 dakikalık bir şarkıyla ünlü olup onlarca yıl bu şöhretle yaşayabilirsin. Sırf iyi top oynuyorsun diye milyonlarca taraftar seni aşkla sevebilir. Ya da bir video oyun yayını yapıp, o oyunu üretenlerden daha fazla para kazanabilirsin. Yeter ki kitleleri bir noktadan yakala. Geçenlerde instagram hesabımda kısa bir kurgu video gördüm. Video ismi “Bu blöf Z kuşağına sökmeyebilir.” Ders anlatmakta olan bir öğretmen, arkadaşıyla konuşup dersi bölen bir öğrenciye hepimizin yıllardır duyduğu o meşhur öğretmen repliğini söyler “konuşmaya devam et. Ben zaten bu soruların cevaplarını biliyorum. Sınava da girdim. Kazandım da. Öğretmen oldum. Her ay maaşımı alıyorum. Siz ne yapacaksınız?” Dersi kaynatan öğrencinin cevabı ise: “Hocam ben makyaj Vlogger’ıyım, bana story başına 10 bin TL yatıyor.” Sermayeciliğin tüm değerleri para ile ölçümlendirdiği günümüzde, paranın da böylesine basit ve -bana göre- etik olmayan yollar üzerinden kolayca kazanılabilmesi ileriye dair endişelerimi arttırıyor. Post truth çağının bile ötesine doğru sürükleniyormuş gibi bir hisse kapılıyorum. Umarım tüm çıkarım ve fikir yürütmelerim yanlış yorumlardan ibarettir. Bu yazının ilham kaynağı olan Fatih Mehmet Ünlü Bey’e teşekkürlerimle. “Derdini tane tane anlatmış, bakmış, kimse anlamaz, daha çoğuna anlatayım ki belki anlayan çıkar deyü konuşmasını hızlandırmış. Artık ne etse bunu kimse anlamaz!” Sayfa 126
Uyanış
UyanışFatih Mehmet Ünlü · Sander Yayınları · 202013 okunma
··
59,1bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
St okurunun profil resmi
Trendyol reklamı gibi çıkay durmadan önüme
Emine okurunun profil resmi
Ulan sponsorlu yazısını görmemişim, Kadınlar kitabıyla alakası ne bu incelemenin diye diye yarısına kadar okudum yahu.
Berkeley okurunun profil resmi
İnceleme iyi de reklamı eleştiren bir reklam olmuş 😁
Esra Doğan okurunun profil resmi
Maalesef ki düşündüklerinizde haklısınız önemli olan ne söylediğiniz veya yararlı olup olmadığınız değil bunların reklamını nasıl yaptığınız oluyor fakat bunların doğru olması kaliteli içeriklerin , değerli insanların tamamıyla biteceği anlamına hiçbir zaman gelmez diye düşünüyorum çok güzel bir inceleme olmuş teşekkürler
Huylunun huyu okurunun profil resmi
Ben de diyorum Körler Ülkesi incelemelerinde bunun işi ne.
Zerrin Dönmez okurunun profil resmi
Sonuna kadar merakla okudum iyi bir inceleme teşekkürler
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.