Köydeki insan yıldızlı göğü, çiçek kaplı çayırları, dereyi, bitkileri ve hayvanları seyretme şansına sahiptir. Doğa ve elementlerle her gün, dolaysız bir temas hâlindedir. Köy insanın sadece uzaktan seyretmeyip genelde dâhil olduğu zengin folklor, düğün adetleri, halk ezgileri ve oyunlar, şehirli insanın tamamen mahrum kaldığı, belli bir miktarda kültürel ve estetik bir yaşanmışlığı getirir. Sıradan bir büyük şehir insanı, güzel ve kendi kendine olan şeylerin bastırıldığına şahit olur. O, çoğunlukla büyük şehrin tek tip koğuşları içinde büyümüş, kitle iletişim araçlarının pasif bilgileriyle beslenmiş, etrafı seri üretimin çirkin ürünleriyle sarılmıştır. Tüm ilkel halkların sahip olduğu ritim duygusu, çağdaş insanda neredeyse tükenmiştir. Şehirli insanın sanatsal ve genel anlamda estetik haz duymak için daha fazla fırsatı olduğu inancı günümüzün en tuhaf yanılgılarından biridir. Şehir nüfusunun çok küçük bir kısmının gittiği konserler, müzeler veya sergiler, köylü insanın günlük hayatında gün doğumu veya baharda doğanın canlanması gibi eşsiz manzaralar karşısında, belki de farkında olmadan ama çok güçlü bir şekilde estetik heyecanın yerini alabilirlermiş gibi. Şehir nüfusunun çok büyük bir çoğunluğu natüralist atmosferdeki en büyük heyecanlarını futbol ya da boks maçlarında hissetmektedir. Köylülerin etrafindaki her şey canlı ve doğaldır, işçilerin etrafındaki her şey cansız ve mekaniktir.
Köylülerin dindarlığının ve işçilerin ateist oluşunun sebebini, maddi şartlar veya eğitim seviyeleri arasındaki farkta değil, farklı manevi atmosferde ve görülen ile mevcut olanın farklı tecrübe edilmesinde aramak gerekir. Din hayata, sanata, kültüre aittir. Ateizm, tekniğe, bilime, medeniyete aittir.