Bilge Karasu’nun postmodern bir yazar olduğunu söylüyorlar ben de kendimce bununla eğleniyorum, eğlenmek dediğime bakmayın kesinlikle alay etmek değil; ben bir şeylere isim vererek belli sınıflara, kalıplara sokmak istemiyorum herhangi bir şeyi, esasen temel nedeni o.
Bu tarz ‘felsefi, hayata dair mesajlar veren’ kitaplarda insanı yoran, okumaktan imtina edilen bir şeyler oluyor genelde, bu kitapta da var, zorluyor -özellikle Tepe bölümü-, bir cümleyi birkaç defa okuma isteği/gerekliliği oluşuyor, düşündürüyor ama diğer taraftan bunları yaparken çok güzel edebi, özellikle doğa betimlemeleriyle -özellikle ilk Ada bölümü- kendini bırakıyorsun o anın içine, yani bende o etkiyi bıraktı. Esere karakterlerin kendi iç çatışmalarıyla kendilerini bulma yolculuğu da diyebilirim, ki bu özelliğiyle