Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

180 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
210 günde okudu
Okurken dahi insanı üşüten, titreten bu kitap bir bulmaca! Bir labirent! Nasıl mı? Açıkçası ben kitap hakkında daha önce yazılan yorumların çoğuna katılmıyorum. Yankı Enki'nin 19 Eylül 2014'te bu kitap hakkında yazdığı yorumda; " [...] adını ya da nereden geldiğini bilmediğimiz gizemli bir kahramanın arayış ve yolculuk öyküsünü anlatıyor. Arayışının hedefindeyse bir şey değil, bir kişi var: Yine adını bilmediğimiz, gümüş beyazı saçlı bir kız. Üçüncü kahramanımızı da, şehrin en yüksek yerindeki kalede, Yüksek Ev’de yaşayan “muhafız” olarak tanıyoruz, [...]" (Sabitfikir Dergisi) ve yine; A. Ömer Türkeş'in 11 Temmuz 2014'te Radikal Kitap'ta yazdığı: " Anlıyoruz ki zamanın, mekânın ve insanların muğlaklaştığı, giderek aynılaştığı Kafkaesk bir dünyadayız. Ve artık biliyoruz ki bu dünya bizim dünyamız. Kıyamet ise kopmuş durumda... (Radikal) yorumunda; yine 7 Temmuz 2014'te Hürriyet'te isimsiz olarak çıkan: "Everest Yayınları’ndan çıkan Buz gerçekdışılığın hüküm sürdüğü, düşlerle alegorilerin iç içe geçtiği marjinal bir bilimkurgu, “Kafka’nın kızkardeşi” olarak anılan Kavan’ın başyapıtı." (Hürriyet) kitap yorumunda; fazla iddialı konuşmak istemiyorum ama kitabı anlamanın bence kıyısından ancak geçilmiş. Çünkü bu kitap bu cümlelerle özetlenemeyecek denli derin alt metinlere sahip. Bu kitabın bilim kurgu ile ilişkilendirilmesini zorlama olarak gören Radikal'deki yazı dışında, hemen her yorumcu bu kitabı bence hataya düşerek bir bilim kurgu eseri olarak değerlendirmiş. Evet bilim kurgu öğeleri var fakat kitabın teması bütünüyle bilim kurgu değil. Oysa Anna Kavan, dikkatli bir okurun gözüne batacak kadar iyi ipuçlarını kitabın her yerine yaymış. Okurun düştüğü yanılgı, kitabı lineer yani çizgisel okumaktan kaynaklanıyor. Bu kitapta zaman, doğrusal ilerlemiyor. Bu yönüyle bu kitap muhteşem bir başyapıt. Peki bu ipuçları neler? Şimdi bunlara biraz göz atalım. Kitabı okumayanlar lütfen bu kısmı atlasın ve kendi ipuçlarını kendileri arasınlar. Kitaptaki dünyanın baş kahramanımızın bilinci ve bilinçaltı içinde sürekli büzülüp genişleyen sürreal bir yolculuk olduğunu 77. sayfaya Anna Kavan'ın zekice bıraktığı bir ipucu sayesinde anlıyoruz: "Dış dünyanın gerçekdışılığı tuhaf bir şekilde kendi rahatsız zihinsel durumumun bir uzantısı gibiydi sanki. (s.77) Kahramanımızda kişilik bölünmesi var. Kahramanımızın bilinç düzeyinin altında bu iki kişilik sürekli birbiriyle savaş halinde. Bu dünyada katmanların en üstünde kaleye benzer bir yapı var. Bu yapı ters çevrilmiş bir bilinç düzeyinde; alt benliği temsil ediyor olabilir. Bu kale benzeri yapı Kartal Yuvası'nda da karşımıza çıkmaktadır. Kahramanımızın iki ayrı kişiliğe sahip olduğunu anlamak için çok detaylı bir irdelemeye gerek yok. Anna Kavan'ın ipuçları göz önünde: "[...] öyle ki bizden iki tane mi olduğunu merak etmeye başladım." (s.94) Üstelik burada "iki tane mi olduğunu" kısmı kitapta italik olarak vurgulanmış. Fakat esas ipucu 116. sayfada: "Tanımlanamaz bir şekilde bakışlarımız birbirine karıştı. Kendi yansımama bakıyor gibiydim. Birden karmaşanın en son haddine karıştım, hangimiz hangimizdik, emin değildim. Bir varlığın esrarengiz bir ortakyaşamada birleşmiş yarıları gibiydik. Kimliğimi elimde tutmak için savaşıyordum, ama bizi ayrı tutmada bütün çabalarım başarısız oluyordu. Kendimi kendim olarak değil, o olarak buluyordum sürekli. Bir an için gerçekten onun elbiselerini giyiyor gibi oldum. Kesin bir karışıklık içinde odadan kaçtım; sonradan, ne olup bittiğini bilmedim, ya da bir şey olup olmadığını." (s.116) Bu alıntıladığım bölüm bütün kitabı özetlemektedir. Kitapta bir genç kadın öldürülmüştür. Bu kadını öldüren kişi onunla eşine rağmen birlikte olan baş kahramanımızdır. Fakat kahramanımız iki ayrı kişiliği bünyesinde barındıran, hasta ruhlu birisidir. Bu git-geller kadının ara sıra verdiği "senden iğreniyorum" tepkilerinden anlaşılmaktadır. Burada muhafız karakterinin cinayeti işleyen mütehakkim karakter olduğu da ipuçlarını takip ederek bulunabilir: "Adamın kişiliği çok fazla mütehakkimdi, etkisi çok güçlüydü. Kız onun önünde korkaktı, düşman tavırlıydı. Engeller yaratılıyordu..." (s.114) Burada "engeller yaratılıyordu" ifadesine dikkat çekerim. Bu alıntıda kast edilen adam Muhafız karakteridir. Bu kişi, başkarakterimizin bölünmüş ve fakat baskın olan ikinci kişiliğidir. Cinayeti de olasılıkla o işlemiştir. Adam ikinci kişiliğin niyetini bilmektedir: "Bir kolla ben ısıtıp destekliyordum kızı; öbür kol celladınkiydi." (s.132) Kadını Stockholm sendromuna benzer bir çekim adama sürüklese de kitabın sonu; kitabın aslında başı olduğundan; adam kadını nihayetinde kocasından vaz geçmeye ikna edip götürür ve cebinde "silahın ağırlığı" vardır. Korkunç cinayet 115. sayfada tanımlanmaktadır. Bu cinayet işlenirken biz artık eminizdir, cinayeti mütehakkim ikinci kişilik işlemektedir; yani muhafız: "Odasına gittim, bir silah sesi duydum, hiç ilgilenmedim [...] Kızı görmek istediğimi söyledim. "Göremezsin." Anahtarı çevirdi, cebine indirdi. Masanın üstüne bir tabanca attı. "Öldü"" (s.115) burada cepteki tabanca, kitabın en sonundaki son cümlede geçen tabancadır. Cinayet ise kitabın en başındaki soğuk, karlı köyde işlenir. Daha önce vurguladığım gibi. Bu kitapta zaman lineer akmaz. Adam, öldürmeden hemen önce kadının boynunu kırmıştır. Bu da kitabın ilerleyen bölümlerinde sık sık karşımıza çıkar. Kadın, boynu kırılmış vaziyette çeşitli yerlerde görünür. (Mesela 158. sayfada) Cinayetin sebebi ise 25. sayfada gizlidir. Kadın onu evli olduğu adam için terk etmiştir: "Gerçi şimdi evli olduğu adam için beni ansızın terk etti ama..." (s.25) Kitapta yazarın 10 yıl önce yazdığı Kartal Yuvası'na bir gönderme de 149. sayfada geçen "[...] onun tanınmış bir ressamın yaptığı tam boy portresi." (s.149) yine duvardadır. Kartal Yuvası'nda da duvarda asılı duran bir portre karakterimizi delirmenin eşiğine getirecekti. Bu da ev sahibinin portresiydi. "Bir anın sanrısı bir sonrakinin gerçekliğine uymuyordu." (s.157) Belki kaçırdığım ipuçları, detaylar olmuştur. Bu nedenle henüz tamamen çözdüğümü söyleyemem bu bulmacayı. İkinci bir okuma şart bu kitap için. Hatta üçüncü, dördüncü. Fakat bir sonraki okumamda bu bulmacayı çözmeye daha da yaklaşacağıma eminim. Şuna da eminim ki, bu kitap bütünüyle bir bilimkurgu, yahut da distopya değil. Okurken üşüyeceksiniz, kemiklerinize kadar! 27.10.2017
Buz
BuzAnna Kavan · Everest Yayınları · 2014136 okunma
·
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.