Asırlar sonrasında bile yüreği titreten bir yaşam öyküsü..
"Aşk, çamuru nurlaştırandır, Unutma, sen ruh denen nurun, çamur denen bedenle buluşmasından doğdun."
“Hamuşum! Ey benim yüreğimin içi! Ah aşkın gözyaşlarını akıtan can dost! Bu mektubumun sana geldiğinde bilesin ki; Başımı kesip kör kuyuya atsalar. Şah damarımdan oluk oluk kanı akıtsalar, dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar, yedi çakal sürüsü vücuduma saldırsalar kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni. Özümsün, özümle ararım Mevlânâ’m seni. Şems’in kurban olsun sana. Ve yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş.”