Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

464 syf.
10/10 puan verdi
Merhaba Arkadaşlar . Annemarie Schimmel Hanımefendinin Doğudan Batıya adlı kitabını Sufi Kitap yayınevinin Ömer Enis Akbulut mütercimliği vasıtasıyla okumuş bulunuyorum. Kitabın adı çevrilmiş diger içeriği tercüme edilmiş. Eger Kitap ismi de mütercime bırakılsaymıştı Doğudan Batıya değil. Şarktan Garba olurdu.Ne demek istediğim anlaşıldı sanırsam. Bu yazarın Otobiyografi kitabı, Osmanlıcaya değilde günümüz Türkçesine yakın olsaydı da gençlerimizde seve seve faydalansaydı diye düşünüyorum. Kitap dediğim gibi bir otobiyografi, yazar büyük bir alçakgönüllükle benim hayatımı kim merak edip okur ki diyor tüm samimiyetiyle, aslında çok ulvi bir ruh, hemide ender bulunanlardan. Kitabı okurken kendimden iğrendim, hatta nefret ettim diyeceğimde agır kaçacak ve ömrünü bu tür duygulardan uzak ve insanların kardeşliğine , uyumuna, barışına adamış bu hanımefendi ve onun eserinden bahsederken yakışık almayacak olduğundan demiyorum. Kitap kendi içinde 7 bölüme ayrılmış. İlk iki bölüm çocukluk, gençlik ve Harp sonrası yıllarını anlatıyor. Okumaya başladım ve gerildim. Eyvah dedim kendime. Mütercim katletmiş kitabı. Lisanı ağır tamam ,bir de cümleler kopuk kopuk,daldan dala, isimler,yerler, ne diyor bu dedim, toparlayıp bir bütünlük oluşturamıyorum. Hatta o kadar mütessir oldum ki Sufi Kitaba zehir zemberek bir protesto mail i atmayı düşündüm. Sonra anladım ki mütercimin bir suçu yok. Yazar 1922 Almanya doğumlu ve 2002 yılbaşında bu kitabını bitiriyor. Anlayacağınız 80 yaşında. O yılları bu kadar hatırlaması ve anması bile dimagının tazeliğini göstermez mı. Bir de o yıllar 1. Dünya savaşından çıkmış bir Almanyanın kabus yılları ve huzursuz,gergin zamanlar. Bu da yazımına etkiliyor. 3. Bölüm Türkiyede karşımıza huzursuzluk ve gerginlikten eser kalmamış bir Schimmel var. Türkiyede ki adıyla Schimmel in evrilip cemil in müennes hali Cemile. Cemile Şakıyor resmen.Ama sonraki evre 45 ila 70 yaşlarının yıllarına kadar ki kendisinin Garibül Garb dediği Harvard Üniversıtesi – Amerika yıllarında ki o şakımayı tam göremiyoruz. Kendi anlatısıyla Seçkin bir akademik kurum da olsa duyarsız,acımazıs Amerikan kapıtalist sisteminin bir kuruluşu, ne beklenir ki. Aslında hızlı gittik en azından Üniversite öğrencilik yıllarına geri dönmeliyiz. Hani iğrendim kendimden dediydim ya. İşte tam bu noktadayız. Düşünün bir kere bütün dünya savaşıyor, birbirini öldürüyor.Bir genç kız okuyacağım diye yırtınıyor. Mühendislik yahut Tıp değil. Ya ne. İslam dini , dili ve kültürü. Bakın dili diyorum. İslamın dili yok. İslamın yaşandığı coğrafyalardaki halkın dili var. Hem de bugünü ve geçmişiyle birlikte. Arapça, Türkçe, Farsça, Urduca ve Sihce. Lehçeleriyle. Bizler 100 yıl önce yayınlanmış Romanı okuyup anlayamıyorken. Bu kızcağız Mevlana Celallettin Ruminin Farsça orjinalinden çeviri yapıyordu daha Üniversitede talebeyken.18 inde değilken. Neden bahsettiğimi anlayabiliyormusunuz. Savaş daha doğrusu işgalden sonra doktorasını alıp İstanbula kendi imkanlarıyla Uçan bu 20 sinde ki yeni akademisyen turistik gezi için gelmiyor. Süleymaniye ve Ayasofyadaki elyazmaları içine gömülmek için geliyor. Saygı Lütfen. Bu akademik kariyeri, yaşam felsefesi edinmiş. Ömrü boyunca öğreniyor ve öğretmekten vaz geçmiyor. Bunu da oturduğu yerden,işgal ettiği Kürsüden kıpırdamadan yapmıyor. İslam beldelerinde ki aklınıza neresi geliyorsa hepsine defalarca seyahatler yapıyor. Konferanslar için, öğretmek ve öğrenmek için. Tacikistana SSCB nin yıkılmasından sonra gidebiliyor mesela 2001 de 79 yaşında, birisi Nine mi dedi. Sensin Nine. Hatta ülke karışık. Uçagın hostesi soruyor. Kendi arzunuzla, gönüllü olarak mı gidiyorsunuz diye. Cevap Evet, gönüllü hem de ne gönüllü. Hostesin yüzündeki ifadeyi gözünüzün önüne getirebiliyormusunuz. Elbetteki İslam geniş bir mevzu, onun ilgilendiği alan Mistik boyut, tasavvuf alanı. Tabii ki müzik, şiir,sanat , gibi kültürel boyutuda derin ilgi alanı. O teozofik alandan yani tanrı bilgisi kuramların değil de Tanrı sevgisi, aşkından etkileniyor. O yüzden onda hakim olan Maktul Sühreverdinin İşraki felsefesi yahut İbn Arabinin Ekberiyeti değil de Mevlananın aşk temalı şiirleri yahut Ataullah iskenderinin Hikmetli sözleri. Kitabın anlatısı içinde sanki selam verirmiş gibi girip çıkan iki unsur var. O da yemek tutkusu ve Kediler.Bu kitab bana bilmediğim çok şey kattı. Mesela Kafiristan diye bir yer varmış, sizler hiç duymuş muydunuz . Pakistanda kilometrelerce uzunlukta eski bir mezarlık varmış, hemide bildiğiniz tarzda değil, İslam mimarisinin gözünden kaçacak bir mimari yapılara sahip. Timurun torunu Babür Şahın Hindistanı uzun zaman yönettiğini biliyordum da .Vezirlerinden ki o zamanlar Nizam deniliyor onlara. Nizamülmülk. Kurduğu Haydarabat Nizamlığının 1947 ye Hindistan İşgaline kadar var olduğunu bilmiyordum. Yazarın değişiyle yaşayan en büyük İslam alimi dediği Muhammed Hamidullahın Nizamlık işgal edilince ülkesini terk edip batıya geldiğini bilmiyordum. Aralarındaki her hafta yazışacak kadar birbirlerine Abim ve Bacım diye hitap edecek yakınlıkta olduklarını bilmiyordum. Yahut bu nizamlığın son Nizamının Annesinin Son halife Abdülmecit efendinin kızı Dürrüşehvar Sultan olduğunu bilmiyordum. ( Allah aşkına Google ye girinde bir resimlerine bakın bu güzel hanımefendinin çocukluğu, gençligi ve olgunluk çağlarında bile ne kadar güzel ve bizden bizden ). Eski Osmanlı hanımefendilerinden Samiha Ayverdi hanımefendi ile dostluğunu da bilmiyordum. Samiha hanımın ölümünden Üç gün önce buluştuklarını da. Ben daha anlatırım ama fark ettim ki çok uzattım. Kitabın bir son bölümü var ki , son sahifeleri Veda Hutbesi gibi tabi beni bilen bilir gözyaşları fora..Orda özetliyor aslında kendini, - bu arada özeline hiç girmiyor, benim özelim onlar diyor – Ahh keşke son sahifeleri buraya alıntılayabilsem. Sözlerimi beni aglatan 7. Ve son bölümün başındaki Şiiri ile bitirmeden önce kitabın en can alıcı yerine yani “Kardeşim İsmail” i anmadan bitirmeyelim. Kardeşim İsmail sen insanmısın. Meleksin. Seni tanıdığıma seninle şu an yaşadığım şehir Konyada bulunduğuna çok memnun oldum. Keşke çocuklarını yahut torunlarınla tanışsamda onlara sarılıp senin kokunu çeksem içime keşke. Annemarie Schimmel in bahsettiğim şiiri , “ Fikrimizin hem mebdesi hem menzilisin: Nuş ettiğimiz andan beri,senin meyinden, Aşkınla sermest olduk, dolduk taştık, o kadar ki, Ruhumuzu saran şu narin sarmaşık, Sende kök tuttu artık, hem kavi hem nihai, Sebeb yok artık şu huzursuz yalpalayışa, Ve işte kalbimiz de ışıl ışıl nur saçar, Zira bir mirat artık o, pürüzsüz ,lekesiz Senin cemalini onda temaşaya gark oluruz. Haşyet ve hayret ile meftunuz derundan. İşte böyle aşkın sardı sarmaladı bizi, Hadsiz hudutsuz ve de namütenahi, Kabul buyur şükrümüzün nişanesi şu küçük neşideyi, Nasip eyle bize her daim sana şükrü ve de hamdü senayı.” Annemarie Schimmel. Nurlar içinde uyu Harunun kızkardeşi, çok istemene rağmen kabrini ziyaret etmene müsaade etmedikleri Hazreti Peygamber bak bekliyor seni cennetin kapısında
Doğudan Batıya
Doğudan BatıyaAnnemarie Schimmel · Sufi Kitap · 201762 okunma
·
193 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.