Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Ağlamak bir savunma mekanizması
Kitabın özeti : Eskiden ağlayan bebeklerin içine şeytan girdiği düşünülürmüş. Kimi psikologlar bebeği ağlamaya bırakmayı, kimileri de susturmayı uydun görüyor. Yazar ise ağlamanın bir nevi şifa olduğunu ve baskılanmaması gerektiğini söylüyor. Hatta oyun terapisi ile travmaların temizlenmesi, stresten arındırılmasından bahsedilmiş. Strese verilen tepkiler vücutta nasıl oluşuyor bununla ilgili bilgiler verilmiş. Stresin ülsere, üreme hastalıklarında ve bir çok hastalıkta ciddi rolleri olduğu anlatılmış. Ağlama ve öfke nöbetleri ise stres boşaltmaya yarıyormuş. Bir araştırmanın ağlayanların ve egzersiz yapanların fizyolojik değişimleri ölçülmüş ağlayanlarda çok daha olumlu sonuçlar elde edilmiş. Hastaneye yatırıldığı ilk günlerde ağlayan çocukların ortama daha çabuk uyum sağladığı görülürken ilk başta ağlamayan sakin çocukların alışmada zorluk yaşadığı görülmüş. Stres seviyesi en yüksek çocukların en düşük IQ seviyesine sahip olduğu saptanmış. Yine çocuklukta cinsel istismara uğrayan çocuklarda öğrenme gerilikleri görülmüş. Ağlayıp, duyguları kabul görülen çocuklar içinse durum tam tersi olumludur. Doğum travmalarının ise ciddi problemlere sebep olduğu söylenmiş. Doğum simülasyonu masajı ile bebeğe doğum anı tekrar yaşatılarak travmaları çözümlenebiliyormuş. Bir başka terapist ise bebeğin ayak altına baskı uygulayarak bir elini de nazikçe başına koyuyor (burada sinirler yoğun) ve doğum anını yeniden deneyimlemesini sağlayarak bebeğin kendini iterek ağlamasına ve travmanın stresini boşaltmasına yardımcı oluyormuş. Otizmin sebebinin erken doğum, anneden ayrı kalma olabileceğinden bahsedilmiş. Sarılma terapisi ile çocuğun ağlayıp öfkelenmesi sonrası otizmde başarı elde edildiği görülmüş. Bağlanma bozukluğu olan çocuklarda sarılma terapisi çok faydalıymış. Sarılma terapisine karşı çıkanlar olmuşsa da yazar bu terapinin olumsuz ruh haliyle yapılmaması gerektiğinden farkındalık ve hassasiyetle yapıldığında çok olumlu olduğunu söylemiş. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların semptomları ile travma sonrası stres bozukluğu olan kişilerdeki semptomların benzerliğinden bu durumların sebebinin stres kaynaklı (travmatik) olabileceğinden bahsedilmiş. Bu çocuklardaki öfke nöbetlerinin iyileştirici etkisinden bahsedilmiş. Fobilerde maruz bırakma terapisi uygulandığından bahsetmiş. Bebeklerin genelde sebepsiz yere, günde ortalama 1,5 - 2 saat ağladıklarından bahsetmiş. 6-8. haftalarda ağlamalar zirve yapar sonra azalmaya başlarmış. Sürekli ağlayan bebeklere ise gazı var düşüncesi ile kolik tanısı konulduğunu söylemiş. Kolik denen bebeklerin normalden iyi kilo aldığı ve sindirim sistemlerinde sorun olmadığını, genelde ağlarken gazlarının olmayıp ağladığında yuttukları hava sonrası gaz oluştuğunu söylemiş. Yine de alerji hassasiyeti olan bebekletin değerlendirilmesini önermiş. Ancak araştırmalarda sütleri değiştirilen alerjik (besin hassasiyeti) olan bebeklerin ağlama ve gaz sorunlarında değişme olmadığı da görülmüş. Anneler yediklerine dikkat edince bebekte gaz rahatlaması olduğunu söylemişler. Emziren annelerin ciddi kolik bebeklerini emzirirken anneler inek sütünü içmeyi kestiğinde bebeklerinin daha az ağladığı da görülmüş. Daha az ağlayan bebeklerin annelerinin yarısına inek sütü proteini, diğer yarısına patates nişastası vermiş ancak annelere söylememişler. Anneler inek sütü proteini içtikleri halde bebekleri daha fazla ağlamamış. Bu da ağlama sebebinin inek sütü olmayabileceğini göstermiş. Bebeklerin ağlayacak bir sürü sebebi olabileceğini anlatmış. Bebeklerin tükürüklerindeki kortizol seviyesi ölçülerek stres seviyelerinin de ölçülebileceğini söylemiş. Bebek ağladığında amaç onu susturmak değil stres yaratan şeyleri kaldırılmaktır. Stresli hamilelerin bebekleri de stresli olurmuş. Araştırmaya göre çocukların %55 orta veya ağır derece travma yaşıyormuş  Doğumda ne kadar fazla müdahale ve anne de ne kadar fazla stres olursa bebekte travma ve stres riski o kadar artıyor. Komplike doğan bebeklerin ise ilk 14 ay daha sık ağlayarak uyanıyormuş. Anneye epidural verilen doğumlarda ise yenidoğan ağlaması daha fazlaymış. Stresli bebekler emzirildikten sonra huzursuzlanabilirmiş bu da kolik denen bebeklere neden olabilirmiş. Travmatik doğum sonrası bebeğin başından kıyafeti geçirilirken ağlıyorsa belki de doğumdaki travma sebebiyledir. Elinizi alnına değdirdiğinizde ise ağlaması artabilir. Ona sarılın ve duygu boşaltmasına müsaade edin. Fazladan kucakta taşınan bebeklerin daha az ağladığı da görülmüş. Bebekler gece anneleriyle uyumalıymış. Bazı anne babalar bebekleriyle uyuduklarında daha az ağladıklarını söylemiş (muhtemelen gece yalnız kalma stresine girmediği için duygu boşaltmaya daha az ihtiyaç duyuyor olabilir). Aşırı uyarılan bebekler ise daha fazla ağlar. Parlak ışıklar, yüksek sesler zararlı hafif sallamalar ve kalp sesi ise faydalı. Anne, bebeği ile sessiz ve loş ortamda bulunmalı diğerleri ise anneye ve bebeğine hizmet etmeli. Bebeğiniz normalden çok ağlıyorsa yeni bir beceri (büyüme atağı) geliştiriyor olabilir. Etraflarındaki yetişkinlerin ruh halini bebekler hissederek ağlayabilirmiş. Bebeklerin çok yoğun duygulara yüksek hassasiyetleri vardır. Hastalık veya ağrıdan şüphe ediyorsanız mutlaka hastaneye gidin. Doktor, bebeğiniz kolik veya huzursuzluktan ağlıyor deyip sizi eve göndermişse bu kitapta yazanları bilseniz iyi olur. Ağlayan bebeğinizin tüm ihtiyaçları giderin ve ağlayan bebeği kollarınıza alın rahatça oturun yüzüne ve gözlerine bakın. Enerjisini hissedin sallamayın ve derin nefes alıp sakinleşip onunla konuşan. Seni seviyorum, senin yanındayım, zor bir gün müydü, senin için zor olmalı, benim içinde zor deyip ağlayadabilirsiniz. Ona dokunup bana bak lütfen ben burdayım deyin. Ara sıra gözünü açıp siz hala orda mısınız diye bakabilir. Bazen bebeği kucağınıza aldığınızda sürekli ağlar ve siz de beni istemiyor zannedersiniz. Oysa o sizin kucağınızda güvende hissettiği için ağlamaya başlamıştır. İlk bir kaç hafta ağlamayan bebekler dünyaya gelme şokunu atlatıp alışınca stres atmak için ağlamaya başlayabilir. Bazen stresi biriktirip bir süre sonra da ağlayabilirler. Gün boyu devam eden huysuzluk hallerinin sebebi ağlamanın sürekli baskılanmasından kaynaklanır. Ağlama sürekli bastırılıp ertelenir ve ağlama sürekli hale gelmiş gibi olur. Kreşe giden çocuklar gündüz biriktirdikleri streslerini akşam anne babasına sarılıp ağlayarak atarlar. Bebeklerin stresini azaltacak ipuçları; stressiz hamilelik geçirme, doğal ve mümkün olan en müdahalesiz doğumu yapma, emzirirken ilaç ve rahatsız edici gıdadan uzak durma, gündüz-gece bebekle yakın temas kurma (ana kucağı faydalı olabilir), bebeğin ihtiyaçlarını gecikmeden giderme, aşırı uyarandan uzak durma, bebeği korkutacak ve canını yakacak şeylerden uzak tutma, kendi ihtiyaçlarınızı ihmal etmeme. Prolaktin seviyeniz yükseldikçe daha çok ağlamanıza neden olur bu da size stresi boşaltma fırsatı verir. Ağlamanızı baskılamayın. Bebeğiniz yanında tartışmayın. Tartışırsanız onun yanında barışın. Emzik verilen bebekler bir nevi transa geçer (hipnoz) ve ağlamayı baskılayıp engeller. Daha sonra emziğe bağlılık geliştirebilir. Her ağladığında emzirilirse de memeye karşı bağımlılık geliştirebilir. Psikolojik olarak rahatlamak içinde emmek ister. Hazımsız ve kusma durumları (sindirim sorunları) oluşabilir. Yetişkinlikte ise üzgün olduğunda yeme davranışı gelişebilir. Duygusal açlıktan dolayı acıkmadığı halde yemek ister. Bu bebekler memeyi bırakmakta çok zorlanırlar. Sadece acıktığında emziren bebekler ise memeyi kendiliğinden bırakır. Bebekler ilk aylarda tam doyduktan sonra anne sütünü yaklaşık 2,5 saatte sindirirler. Ilk aylarda anne sütü artması için daha sık emzirme yapılabilir. Formül mamaların sindirimi daha zor olduğu için yeme aralıkları uzayabilir. 6 aydan büyük bebekler gece emmek için hala uyanıyorsa bu emzirmenin kontrol kalıbı haline geldiğini gösterir. Sık sık bebeği ağlamaması için sallarsanız da sallanma kontrol kalıbı haline gelebilir ve çocukta ileriki yıllarda duygusal rahatlamak için sallanma ihtiyacı oluşabilir bu durumda çocuğa hiperaktivite teşhisi konulabilir. Bazıları bebeklerin anne karnında hafif sallandıklarından dolayı sallamanın bebeği sakinleştirdiğini savunur. Oysa hamileler aşırı hareketli olmaz ve bebek çok hafif bir salınım içindedir. Bebeği kucakta tutmak bu salınımı sağlar. Yapay sallama yöntemleri ise faydalı değildir. Bebek mutluyken algıları açıkken kucakta tutma ve hafif salınım vestibuler uyaran açısından faydalı olabilir. Ancak bebeği asla sarsmayın bu bebeğin beyninde hasara neden olabilir. Ağlamayı baskılamak kültürel kontrol kalıplarından dolayıdır ve anne baba kendisini kötü hissederek bebeği sarsmamalıdır. Komşuları rahatsız etmekten korkan apartman sistemlerinde emzikler çok yaygınken, amerikada tek katlı evler olduğundan bebekler ağlamaya bırakılıyor. Fakir aileler ise bebeğin aç kaldığını düşünerek bebeği sürekli emzirebilir ve bebekleri kilolu olabilir. Bebekleri çok huzursuz olan anneler çok eski zamanlarda memesine ilaç (afyon) sürerek bebeği uyuştururlardı bazıları fazla dozdan ölürken, kalanı bağımlı olurdu. Amerikada bu ilaçlar zamanında reçetesiz satılmış. Bu ilaçlar anneyle güvenli bağlanmaya olumsuz etkilemesinin yanında bu bebeklerin yetişkinlikte duygusal sorunlarla başa çıkmak için uyuşturucu kullandığı da görülmüş. Kontrol mekanizmaları kullanılan bebeklerde gece uyku süreleri tam uzuyor derken kısalmaya başlar. Bebeklerin %20'si 7-13 ay arasında geceleri tekrar uyanmaya başlar. Bebeği emzirme pozisyonunda tutarak bile uyutanlar varmış. Çünkü bebeğe emzirmeyi hatırlatıyor. Bebekleri görmezden gelmeden ve her ağladığında beslemeden, sallamadan uyutmanın yolu uyumadan önce ağlama ihtiyacını karşılamasını sağlamaktır. İlk bir kaç seferde 1 saat veya daha fazla süre ağlayabilir. Ağlaması bitince rahatlayıp uyuyacak. Çocukları kreşten, kurslara taşımak ve yoğun programa koymak onların stresini artırır. Sürekli tekrar eden stres kaynakları ortadan kaldırılmalıdır. Ağlama ile istediklerini elde etmek isteyen çocuklar vardır. Anne babalar gereksiz ihtiyaçlardan dolayı ağlayan çocuğun talebini yerine getirmek yerine talebinin ihtiyacı olmadığı için yapılmayacağını bildirmeli, ağlayana kadar onun yanında olmalı, bazen sarılmalı, yanında olduğunu söylemeli ve duygularını dinlemelidir. Çocuk aslında birikmiş duygularını boşaltmak için ağlamaya sebep aramaktır ve basit bir sebeple ihtiyacı olmayan durum için ağlar. Muhtemelen basit sebebi ortadan kaldırıp talebini karşıladığınızda ardından başka bir talepte bulunup ağlayacak ve kendine ağlamak için yeni sebepler üretecektir. En son ürettiği sebep ise sizin talebini karşılayamayacağınız ve çok öfkelenebileceğiniz bir durum olabilir. Üstelik çocuk ağlamayı manipülasyon olarak kullanmayı da öğrenecek. Bu yüzden gereksiz istek ve ağlamalarda "hayır" diyerek ona istediği sbeep verilerek süreci uzatmadan ağlamasına izin verilmelidir. Ancak taleplerinin gerçekten mantıksız olduğuna emin olun. Aksi takdirde çocuğun ihtiyaçları karşılanmaz ve ihmal edilmiş olur sizde otoriter bir tutum sergilemiş olursunuz (sizin taleplerinize sürekli "hayır" dense siz ne düşünürdünüz?). Çocuklar sınırlar sayesinde kendilerini güvende hissederler (gereksiz sınırlar değil). Çocuğa okulda birisi aptal derse eve gelip basit sebeplerle ağlayarak size aptal diye bağırabilir. Öfkesini doğrudan size yansıtırsa da şaşırmayın. Öğretmenler de okulda ağlayan çocukları başka bir odaya alarak, bahçeye çıkararak ağlamasına fırsat vermelidir (yaninda sevgi ve ilgi gösterecek bir yetiskin olmak şartiyla). Ağlama bitince çocuk sınıfta etkinliğe kaldığı yerden devam etmeli ve diğer çocukların onunla dalga geçmesine izin verilmemelidir. Fiziksel yaralar sonrasında yetişkinler konuyu çok abartmadıklarında çocukların daha az ağladıkları görülmüştür. Kaygılı yetişkinin tepkileri çocuğu daha çok korkutup daha fazla ağlamasına neden olabilir. Bazen ağlayacak başka sebepleri de varsa  normalden daha çok ağlayabilir. Sakinliğinizi koruyarak gerekiyorsa ilkyardım yapılmalı ve çocuğun duyguları kabul edilerek ağlamasına müsaade edilmelidir. Çünkü her fiziksel acı duygusal acı da verir. Ağlaması bittikten sonra yaraları tekrar gündeme getirmeleri ve yarasına dokunmaları da normaldir. İlk yılın sonunda bebekler genelde tanıdıkları kişilere gülümser. Anneleri yanlarındayken etrafı keşfedebilirler. Ayrılık kaygısı 1 yaşındayken çok yüksektir. 2 yaş sonrası kaygı azalmaya başlar ve anne babasının geri döneceğini zihninde canlandırmaya başlar. Hastalık ve stres durumlarında ise tanımadıkları kişilere bırakmayın. Çocuğunuz birinin yanında kalmak istemiyorsa onu zorla o kişiye bırakmayın. Küçük çocuğunuza nereye gidip ne zaman döneceğinizi mutlaka söyleyin. Gizlice kaçarsanız çocuk için çok daha olumsuzdur. Okula yeni başlamış çocuğun da ilk gün duyguları ona yansıtılarak ağlamasına müsaade edilirse her gün ağlamayacaktır. Çocukların duygularını açmak, travmalarını çözmek ve ağlayarak duygularını boşaltmak isterseniz; çocuklara bol fiziksel yakınlık sunun, onlara bolca ilgi gösterin(2 yaştan büyükse her gün 30-60dk ilgi gösterin, her yaşta güvenli olduğu sürece oyunu onun yönlendirmesine fırsat verin), konuştuklarında onları dinleyin(sözünü kesmeyin, o sizi duyuyorken başkasına çocuğunuzu anlatmayın, söylediklerini tekrar ederek onu dinlediğinizi ve duygularını kabul ettiğinizi gösterin, duygularını küçümseyip aslında öyle hissetmiyorsun demeyin, tavsiye vermeyin ve konuyu değistirmeyin), ağlayıp öfkelenirse yakınında durup ilgi gösterin, otoriter olmayan disiplin yaklaşımı benimseyin(bilgi ve rehberlik ederek sınır koyun), ağlamaları hakkında ona bilgi verin ve ağlayabileceğini söyleyin, duygularınızı dürüstçe (ben diliyle) açıklayın, güçlü duygularınız için kendinizden sorumlu olduğunuzu bilin(öfkeli ve sabırsız hissederseniz çocuğunuz sizin yanınızda kendini güvende hissedemez). Çocuklar ağlayınca yetişkinlerde endişe, yetersizlik, sinirlilik, suçluluk hissi olabilir. Bunun sebebi genelde yetişkinin kendi çocukluğuyla ilgilidir. Bu anne babalar kendi çocukluklarında yaşadıklarını bir deftere yazmalı veya empati kurabilen ve yargısız dinleyebilen güvenilir birine anlatmalıdır. Neden ağladıklarını ve onlara nasıl davranıldığını ne hissettiklerini tarif etmeliler. Anne babanız size ne tepki versin isterdiniz. Anne babanız size ne yapıyorsa onu mu yapıyorsunuz yoksa tam tersine taleplere anında cevap veren sınırları olmayan bir ebeveyn mi oldunuz? Çocuğunuz ağladığında siz hangi hatıralarınızı anımsıyorsunuz. Arada öfke ve dargınlık hissederseniz bu normaldir. Kendi ihtiyaçlarınızı görmezden gelmeyin ki tahammül seviyeniz azalmasın. Başka anne babalarla tanışarak destek gruplarına katılarak kendinizi iyileştirin.
Ağlamalar Ve Öfke Nöbetleri
Ağlamalar Ve Öfke NöbetleriAletha J. Solter · Doğan Kitap · 2019299 okunma
·
298 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.