Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Prof. Dr. Mehmet Boynukalın Hoca Ayasofya'daki imam-hatiplik görevinden ayrıldığını açıklamış. Öncelikle bunun siyasetten bağımsız bir karar olduğuna milyonda bir bile ihtimal vermiyorum. İkincisi, Hoca üniversitedeki görevine geri döndü diye haberler var, oysaki üniversitedeki görevi zaten devam ediyordu. Maaşını üniversiteden aldığını, İmam-hatiplik görevi için ayrıca bir maaş almadığını kendisi açıklamıştı. Dolayısıyla benim anladığım, caminin maddi ve manevî azametiyle mütenasip olsun diye hafız, kurra, ilim sahibi ve aynı zamanda akademisyen kimlikli, İslam Hukuku profesörü bir imam-hatibin atanması yarı sembolik bir görevlendirme gibiydi. Umulanın çok ötesinde, Hoca kısa bir sürede gönüllere girmeyi başardı ve adeta bir fenomen haline geldi. Bunda ilmi, nezaketi ve beyefendiliğiyle birlikte alışılmış kalıpların dışına çıkması, açık seçik konuşması ve doğru bildiğini çekinmeden söylemesi etkili oldu sanırım. Üçüncüsü, Hoca'nın söylediklerinin yerinde ve zamanında söylenip söylenmediğini tartışmak, katılıp katılmamak başka; bunu yapayım derken, tam tabiriyle eline yüzüne bulaştırarak ulusal ve uluslararası kamuoyuna verilen resim ve imaj daha başka meselelerdir. Gelelim olan bitene: Hoca'nın sosyal medya paylaşımlarını gündem ve münakaşa konusu haline getiren kendisi değil, başta Cumhuriyet ve benzeri yayın organları ve bilcümle laikçilerdi. Onların rahatsızlığıyla eşgüdümlü reaksiyona geçen gazetecilerin hedef göstermesine ve tuzak sorularına atlayarak ayar veren siyasiler durumu gündeme oturttu. Oysaki siyasilerin memnun olmadığı bir durum varsa; bunun yolu TV programlarından yahut sosyal medyadan azarlamak, hele ki bunu fitne peşindeki gazetecilere hitaben yapmak değil, hususi görüşmelerle fikir alışverişi yapmak şeklinde olmalıydı. Özellikle takip ettim, Hoca nezaketini ve saygısını asla bozmayarak; kendine yakışacak vakar ve ciddiyetle cevaplar verdi, görevinin İslami konularda bildiklerini takipçileriyle paylaşmak olduğunu ve kendi görevini yaptığını usulüne uygun bir şekilde ifade etti. Kanaatimce de kendi görevini yaptı. Zira mihrap makamı siyasetçilerin ağzına bakılacak makam değildir. Bunu fiilen gösterdi, rol-model oluşturdu, çok da iyi etti. Nihayetinde herkesin fikri ve yazdığı kendisini bağlar. Her türlü konuda icraat makamı ise zaten Hükümet'tir. Yine çok iyi takip ettim, sosyal medyada ezici bir çoğunluk Hoca'ya değil tam aksine ilgili siyasetçilere "Herkes işine baksın!" dedi ve almaları gereken cevabı verdi. Olayın bazı sonuçları: 1) Az da olsa "acaba?" demiş ve ümitlenmiştik ki bir defa daha siyasetin, diyanet dahil her şeyin üzerinde sayıldığını hep beraber görmüş olduk. 2) Hoca'yı DİB ve dolayısıyla Hükümet atamıştı. Böylelikle çok kısa bir sürede kendi icraatıyla çelişki yaşamış oldu. Hoş MB Başkanı dört ayda tekrar değişti diyeceksiniz ki doğrudur, ne diyelim! 3) Şimdi eğer yeni görevli atanırsa, herkes ona haksız yere "İslami meselelerle ilgili, siyasilerden izin almadan tek laf edemeyecek olan görevli"! nazarıyla bakıyor olacak. 4) Durum dışarıya, belli kesimlerin baskı ve saldırısı sonucu, işgüzar siyasilerin tasfiye ekibine dönüşmesi olarak yansıdı. Bu onlara, istedikleri zaman istedikleri kişiyi hedefe koyma ve tasfiye etme cesareti verecektir. Ki zaten yapmadıkları şey değil. 5) Sonuncusu ve en önemlisi: Şüphesiz ki bu istifadan dolayı bahsi geçen laikçi seküler kesimler Hükümet'e "aferin" demeyecekler. Hiçbir zaman demedikleri gibi. Aksine, dolu dizgin saldırıya devam edecekler. Her zamanki gibi... Aslında daha var ama bu kadarla iktifa ediyorum. (Yunus Emre Gördük-08/04/2021)
··
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.