Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şehit kurmay binbaşı İlker Çelikcan operasyonu
Görevimiz bitince tekrar yurda döndük. Sonra da Çukurca'ya gittik. Orada Çığlı bölgesinde, Kazan vadisinde pek çok operasyona katıldık. Sayısını hatırlamıyorum, onlarca teröristi imha ettik. Sonra bütün Türkiye'yi sarsan Dağlıca Olayı oldu. Doski vadisinde yaşanan Dağlıca olayında 16 silah arkadaşımızla birlikte Dağlıca tabur komutanı İlker Binbaşımız da şehit oldu. Bu kahpe tuzakta sadece Türkiye değil, asıl bizler, dağlar sarsıldı. Sonra İlker Binbaşı'yla silah arkadaşlarımızı şehit eden teröristlerin yuvalandığı İkiyaka Dağları'na yapılacak operasyona katılacağımız haberi geldi. Operasyona da, “Şehit Kurmay Binbaşı İlker Çelikcan” adını vermişlerdi. Ekim ayının ortalarında başlayan bu operasyona dahil olmak için önce Çukurca'daki hudut tugayından helikopterle Otluca'daki Hakkari Dağ Komando'ya, oradan da Yüksekova Tümen'e gittik. Sonrası, ver elini İkiyakalar. İkiyaka Dağları'nın 97'den beri çıkılmadığı söylenen zirvelerine çıkmaya başladık. Rakım-yükseklik o kadar fazlaydı ki. 3000-3500 metre yüksekliğindeki dağlar volkanik, keskin ve kesik, arazi kokurdan kayalık, dağlar sivri ve dik zirvelerden oluşuyordu. Gece göllerin olduğu bölgeye sızdık. Namı diğer Göller bölgesi. Hayatımda bu kadar güzel bir doğa harikası gördüğümü pek hatırlamıyorum. Karşımızda muhteşem bir manzara vardı, ama tadını çıkarmaya bile vakit yoktu. Telsizlerimize 57'nin üzerinde teröristin bölgede olduğu istihbaratı geldi. Şimdi size anlatacaklarımı, gece saat ikiden sonra zifiri karanlık bir gecede yaşadık. Zirveleri tuttuktan sonra kör karanlıkta el yordamıyla yerlerinden söktüğümüz kayalarla mevzi yapmaya çalışıyorduk. Tam da bu anlarda karşı tepelerden üzerimize yoğun atış gelmeye başladı. Apansız açılan bu ateş karşısında kendimizi resmen, o kör karanlıkta yapmaya çalıştığımız yarım yamalak mevzilerin içine attık. Hemen sonra da gördüğümüz, tespit ettiğimiz namlu ağız alevlerine karşı baskı atışı açmaya başladık. Saatlerce sürdü. Karşı taraftan gelen doçka, zagros atışları tüm gece boyunca sabaha kadar sürdü. Baktık içine atladığımız kayalar, mevziler bizi iyi tutmuyor, bir kısım arkadaşlarımı ateş baskısı altında tepenin ardına geçirdik. Yaklaşık 400 metre mesafeden gece başlayan çatışma, tam 17 saat sürdü. Accuracy keskin nişancı tüfekleri ve komando tipi havanlarımız iyi iş gördü, pek çok teröristi etkisiz hale getirdik. Ama asıl işi F-16'lar yaptı. Onlardan teröristlerin sığınakları vurmasını istedik, hedef tarifini görerek biz yaptık. F-16 atışları sonrasında, bulunduğumuz mevzilerden teröristlerin çığlıklarını, haykırışlarını duyuyor, teröristlerin yana kavrula sağa sola kaçıştıklarını görüyorduk. Sonra silah sesleri kesildi. 17 saatlik bir çatışmadan sonra tekrar akşam Nihayet aklımıza, aklımız da başımıza geldi. Acıkmışız, yorulmuşuz, susamışız, üşümüşüz, gözler kan çanağı göller bölgesi, fena halde uykusuzuz. Yaktım bir sigara, yıldızlara baktım. Ne kadar yakındılar, ne kadar çoktular, ne kadar parlaktılar... Böylece romantik bir komando takılırken sızmışım. Çok zarif ve latif bir şekilde tekmeyle uyandırdılar. Sonrası, döşüm ağrıya ağrıya bir kez daha sabahlamaca. Gündüz de üstüne bir de uyumama cezası aldım. Ertesi gece Özel Kuvvetler'den bir taburumuz yanımıza geldi. Hemen karşı tepelerin bilgisini alıp, oraya doğru sızdılar, kaybolup gittiler gecenin karanlığında. Allahtan yanlarında gece görüşleri, termalleri vardı. Olmasa halleri yamandı. Ertesi sabahsa tam bir cayırtıyla başladı. Özelcilerin sabaha karşı giriştikleri mağara aramasında çatışma çıktı. Hemen sonra da kötü haber geldi. Mağaranın içinde sıkışan bir terörist kendini patlatmış, iki astsubayımız gözlerinden yaralanmıştı. Bizim bölüğe “Çatışmadakilere desteğe gidin!” emri verildi. Pılı pırtıyı topladığımız gibi fırladık. Nefes nefese, çatışmaya girdikleri tepeye varınca, oracıkta astsubaylarımızı gördüm. Onları öyle görünce, kinimiz, öfkemiz, garezimiz daha bir arttı. İşte böyle gözü kararmış, gözü kapalı bir şekilde biz de duruma dahil olduk. Dağdaki altıncı günümüzdü. Suyumuz, kumanyamız azalmıştı, artık hiç önemli değildi. Sonra çatışa çatışa ele geçirdiğimiz diğer başka bir tepede, terörist cesetlerinin arasında mevzilendik. Bu sefer de deki zirveden ve bizim tepenin altından tekrar atışlar başladı. Bizim geldiğimizi, tepeyi ele geçirdiğimizi gören, önümüzden kaçan; geberiklerini, telsizlerini, silahlarını, pılı pırtısını bize bırakan teröristler, telsizlerden birbirlerine bağırıyorlardı. Biz de, bize bıraktıkları telsizlerden bunları dinliyorduk. Kürtçe bilen arkadaşlarımız da bunları bize aktarıyor lardı. “Geri çekilin! Geri çekilin! Geri çekilin! Yaralıları bırakıp kacini» diyorlardı. Bunlar güya PKK'nın İkiyakalar'daki komuta kademesiymiş. Sonra, bu operasyonda şehit düşecek Özel Kuvvetler'den İhsan Ejder Yarbay’ımla ve onun taburuyla tekrar buluştuk. İhsan Yarbay'ımla mermi seslerinin ve şaklamalarının altında birer sigara içtik. Üstümüzden geçen mermilerin çıkardığı çıngıların, vızıltıları, başımızın üstündeki kayalara çarpan mermi çınçınlarının altında muhabbet ettik. Bir yandan namlu üstünden, dürbünden gözetleme yapıyor, bir yandan da muhabbet ediyorduk. Bir şehitle, dağ gibi bir özel harpçi yarbayla kaçışıp duran, kaçışıp dururken de ateş etmekten geri kalmayan teröristleri bir bir vurmaya, avlamaya, düşürmeye çalışıyorduk. Bulunduğumuz bu zirve kritikti. Yeşiltaş'a, Dağlıca, Oramar'a açılan Doski vadisini tamamen görüyordu. Şimdi bir de karşımızda, aşağılarda, bayırlarda, sırtlarda, yamaçlarda katırlarla kaçan teröristleri görür olmuştuk. İhsan Yarbay'ım bunu görünce başka bir işe soyundu. Bu hedeflerin koordinatlarını tek tek tespit ediyor, topçuya ateş isteği yapıyor, çok uzaklardaki topçulara ateş ettiriyor, bir de buna ileri gözetleyicilik yapıp, tanzim-düzeltme veriyordu. Ne yalan söyleyeyim, orada o dağda, o hengâmede sadece katırlara üzüldüm. Topların mermileri teröristlerin üzerine oturmaya başladıktan sonra olanları görmeliydiniz. Sonra bu alandaki zirveleri aramaya devam ettik. Anladık ki, teröristler artık içinde bulunduğumuz bu alanı tamamen boşaltmış, kaçmışlardı. Yaptığımız aramalarda birisi 23,5’lik olmas üzere 4 doçka ele geçirdik. Koca üç mağara başta, pek çok terörist ini, rinağı, deposu patlattık. Sayısız hilti, binlerce mermi-mühimmat, ton ca yaşam ve gıda malzemesi ele geçirdik. Mağaranın birinden çuval PKK'nın beyin formatlama-ezberleme kitapları çıktı. Ne yapacaktık? Bir de bunlarla ısındık! Üstüne bir de birkaçını açıp okuduk, derin felsefi tartışmalara (!) girdik. Açıkçası dalgamızı geçtik, güldük eğlendik. PKK'nın entelektüellik, felsefe, soyut fikirler üzerinden format ve kibir ürettiğini, bu yolla insanları örgüte devşirdiğini bilirdik. Bundan sonra kimsenin burnu bile kanamadan 14 günü geride bırak İkmal mikmal de istemedik. Artık teröristlerin bize bıraktıkları yiyecekleri yiyor, ballarını reçellerini sürüyor, çekirdeklerini çitliyor, sularını sigaralarını içiyorduk. O mağaraların birinden çıkan otlu peynirin tadı halâ damağımdadır!
Sayfa 74
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.