Kitap elimde uzun süre kaldı. Ama bu kitabın suçu değildi. Çok karmaşık ve yoğun zamanıma denk geldi. Kesinlikle okunması gereken kitaplar arasına geçti. Konu akışı, hikâyeler arasında geçiş, ele alınan konu ... Her anlamda güzel ve sizi olayların içine alan bir kitap diye düşünüyorum.
Çoban yıldızı güzel bir inceleme yapmış. Altına imzamı atmakla birlikte fazlası var eksiği yok diyecek kadar güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitabın savaş sahnelerinde, göç sahnelerinde ben yaşadım gibi ben ordayım gibiydi. Fark ettim ki çok basite almışız tarih sahnelerini, savaşlardan bahsederken efsanelerden bahseder gibi bahsetmisiz. Derslerden yıllarda askerler hastalıklardan dolayı ölüyordu diye öğrenirken ölüm ne kadar basit bir kelime olmuş dillerimize . Göçe zorlandılar derken göç ne kadar sönük kalmış o vahim durumlar karşısında. Savaş ne kadar basit kalmış tüm yaşanmışlıklarin önünde. Onlar yaşamış , ölmüş, göçmüş ama biz anlatırken, anlarken bile kelime ve anlam israfı olacakmış gibi söndürmusuz anlamları. Her şeyi bir yana bırakıp kitabı kapatınca, peki neden dedim. Kim kazandı,kim kaybetti? İsmail'in dediği gibi tek kurşun atamadan ölenler kimin için öldü ? Onlar vatan millet diye yola çıkarken kim tek kurşun atamadan gözlerini kapatacağını düşündü acaba...?