Öyle bir adam düşünün ki sefalet içinde yaşıyor ve anlaşabildiği tek bir insan bile yok. En büyük kavgası da kendiyle. Sürekli kendini aşağılayıp hor görüyor. Diğer insanların yanında kendini küçük düşürüyor. Fakat kendine zarar verdiğini bile bile ne yaptıklarından ne söylediklerinden vazgeçmiyor. Herkesin kendi gibi mutsuz olması İçin elinden geleni yapıyor. Bu kitapla ilgili yabancı biri YouTube kanalında şöyle bir eleştiri duydum ve paylaşmak istiyorum. Özetle kitaptaki ana karakterin bize insanın gerçek doğasını yansıtan bir karakter olduğundan bahsediyor. Her insan mutlu olmayı ister ama bir taraftan da kendine acı çektirir işkence eder. Aynı kitaptaki karakter gibi. Ve hem onun döneminde hem bizim dönemimizde olan tatminsizlikten bahseder. Eğer şunu yaparsam mutlu olacağım deriz ama o şeyi yapmak bizi tam anlamıyla mutlu etmez. İnsan her zaman onu rahatsız edecek başka bir şey bulur. Bir şekilde hayatımıza dahil edecek bir huzursuzluk sebebi buluruz. Örnek olarak şunu vermişler; bir yolunu bulup insanları açlıktan kurtarın, bu kez sıkıntıdan dert yanacaklardır, ya da açgözlülükten ya da niye bir davete çağrılmamaları onlar İçin büyük sorun olacaktır.
Çok güzel bir şekilde ifade etmiş aslında hepimizin bir şekilde kendi mutluluğumuzu sabote edip kendimizi üzecek bir şey bulduğumuzu.