Gönderi

Allahın varlığı kelamcıların ve filozofların tartıştığı gibi cevher, araz, vacip, mümkün, sonlu, sonsuz, kadim, muhdes tartışmalarıyla Kuranda ortaya konmaz. Kuranda O, mazlumlarla, yetimlerle, sabredenlerle, kölelerle vb.. 'beraberdir' (2/153, 9/123). İnsana "şahdamarından daha yakın"dır. (50/6) Hegelin "Felsefe sadece güneş batarken yükselir" dediği gibi, klasik İslami teoloji de İslami praxis (pratik) bittikten sonra yükselmiştir. Oysa Kuran doğru teolojinin ancak eylem anında üretilebileceğini söyler: "Davamız uğrunda üstün gayret gösterenleri Bize varan yollara mutlaka yöneltiriz; kuşkusuz Allah iyilik yapanlarla beraberdir." (29/69). Hanefinin dediği gibi çağımızda İslami bir teoloji Allahın şahsının değil; Onun sözünün, yani vahyinin bir ilmi olmalıdır. Vahiy, Allahın sözü insana gönderilmiştir. Bu, Allah insana konuşuyor demektir. Zira O, insanı muhatap almıştır. Allah kelamının objesi insandır. Bu durumda vahiy insanın ilmidir. Allahın ilminin objesi insandır. Oysa klasik Kelam bunu tersine çevirerek -daha önce bahsettiğimiz tarihsel zorlamalardan dolayı- bir "Allah İlmi" olmaya çalışmıştır. Allah, vahyinde kendinden (mahiyetinden) bahsederek "teoloji" yapmıyor; insana insandan bahsederek "antropoloji" yapıyor. Allah insana sadece onun varlığına ve hayatına nisbetle kendinden bahsediyor.
Sayfa 39
·
58 views
Sina okurunun profil resmi
Çünkü vahiy, “hitebedilen toplumun bilişsel düzeyini” göz önünde bulundurmuştur...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.