"Ben dünyada üç şeyi istemem: Bir cahillik, bir yoksulluk, bir zulüm!" diyen Fakir BAYKURT’un; sanki Karataş Köyü meydanına bir iskemle atmış da, ‘’otur ve izle’’ demiş gibi hissettiren, yazmaktan öte yaşattığı türden bir romanı bu roman. Yoksullukla garibanlığı lügatınızda birbirinden ayıran, yokluğun bile kimsesiz olmaktan daha evla olduğunu anlatan; öfkelendiren, diş sıktıran, kanatan bir roman.
Menfaat, menfaat uğruna yapılan eziyet; 2020’lerde milyar nüfusluk dünyada ne ise, 1950’lerde 50 hanelik Karataş Köyü’nde de oysa; hatta dünyanın matematiği buysa, değişmiyorsa; yine onun cümleleriyle söyleyim: "Ne ulan bu dünyanın kepazeliği?"
Irazca’sı, Kara Bayram’ı, Haçça’sı; Muhtarı, Haceli’si, Fatma’sı; yalnızca yerde sürünenler değil, çıkarı uğruna renkten renge girenlerse yılanın dik âlâsı, buyurun Yeşilova’ya. Konusuyla da, yazım gücüyle de beni benden alan Fakir BAYKURT; huzurla uyu, dünya hep o bildiğin dünya.