Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

259 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Değerlendirmem ❦❦❦❦
❦ Kitap ile ilgili görüşleri araştırırken yazarın kafasının karışık olduğundan bahsedildiğini gördüm. Okuduktan sonra buna bazı açıdan katılıyorum bazı açıdan katılmıyorum. Yazarın sanatı sadece edebiyat eseri olarak sınırlandırmadığı için fotoğraftan, panoramadan, resimden, pasajlardan, lirik şiir, dedektif romanları gibi kavramlardan da bahsettiğini düşünüyorum. Aynı zamanda tarihteki devrimlerden, kapitalizm, faşizm, modernizm, tarihsel materyalizm, diyalektik düşünce, kurgu, ampirik kavramı, sinema, moda, kalabalık, alımlama kuramı, burjuva kesim, işci sınıfından da sanatın etkilendiğini düşündüğü için ele aldığını düşünüyorum. Çok güzel birleştirdiğini düşünüyorum. Yazar 840 kaynak taramış bu eseri yazarken ve daha 400 kaynak masasında bulunmuş. Bu eseri yayınlayamadan öldüğü için de bunların hepsinin sonradan bir başkasının toparlaması insanlara karışık geliyor olabilir diye düşünüyorum. ❦ Pasajlar Benjamin’e göre 19. Yüzyılın en önemli mimari eseridir. Onları kendi içinde küçük bir dünya olarak görür. Kalabalıktır. O dönemde çok popüler olduğu için, ilgi çekici olduğu için Benjamin’in en önemli mimari eser olarak gördüğü için bu ismin kitabına verildiğini düşünüyorum. ❦ Benjamin’e göre; En üst seviyedeki yeniden üretimde bile her zaman eksik bir yan vardır. Bu eksik yan da: “Sanat yapıtının şimdiliği ve buradalığı”dır. Diğer bir deyişle sanat yapıtı ancak bulunduğu uzamda “biriciklik” niteliği taşır. Sanat yapıtı ve tarih ilişkisi bağlamında bakıldığında ise; sanat yapıtına tarihe tanıklık niteliğini kazandıran da “sanat yapıtının yaratıldığı andan başlayarak egemenliği altına girdiği tarihi yönlendiren öge”, “biriciklik” niteliğini taşımasıdır. Bir sanat yapıtında tarihsel süreçte izlenen fiziksel değişimler; örneğin, bronz bir heykelin üzerindeki “yeşil küf” lekesi o özgün yapıtın “şimdi ve buradalığı”nı oluşturur. Bu yeşil küfün kimyasal çözümlemesi, o eserin zamansal ve uzamsal yolculuğunu bize anlatabilir; ancak en iyi tekniklerle yeniden üretim yoluyla kazanılan eserin üzerinde böyle bir çözümleme yapma olanağımız yoktur. “Hakikilik ve biriciklik” yeniden üretimin tamamen dışındadır. ❦ Benjamin’de aura; biricikliği, şimdiliği ve buradalığı, hakikiliği içinde sanat yapıtının otoritesini anlatan kavramdır. Bu bağlamda ele alındığında da sanat yapıtının lüks olma özelliğinin ancak şimdilik ve buradalık özelliği içinde değerlendirelebilecek hakiki eserlerde olan ruhla, bir başka deyişle “auratik” özellikle gerçekleşebileceği de yadsınamaz bir gerçek olacaktır. ❦ Sanat eserinin yeniden üretilmesinden bahs eder ve orijinalliği de kalkar. ❦ W. Benjamin, özgün sanat yapıtını çevreleyen “aura” kavramını ortaya atmış, bu kavramın; “özgün sanat ürününü çevreleyen kendine özgü bir aydınlık ya da parıltı” anlamını taşıdığından söz ederek, sanat ürünlerine özgünlüğünü verenin “burada” ve “şimdi” duygusu veren bu “auratik özellik olduğundan söz ederek, bir sanat ürününün biri sanat ürününün biricikliği de onun geleneğin dokusu içinde konumlanışından ayrılması olanksız özelliğiyle ilintilidir:” ❦ Benjamin, Adorno ve Horkheimer’in aksine mekanik çoğaltımın ve toplu üretimin kültür açısından olumlu etkileri olabileceğini düşünmektedir. ❦ Pasajlar çevirisinde Ahmet Cemal; flâneur sözcüğünün Fransızca’da “avare- gezgin” anlamına geldiğini yazmakta ve “avare dolaşırken aynı zamanda çevrenin izlenimleriyle düşünce üreten kişi” olduğunu eklemektedir. Ünsal Oskay ise sözcüğü “düşünür-gezer” olarak karşılar. Oskay’ın nitelendirmesinden de anlaşılacağı üzere flaneurün işi yalnızca başıboş gezmek değildir. ❦ Benjamin; flaneur için; “Flâneur, geniş kalabalıklar arasında sıkılmayan, kendini bina cephelerinin arasında evindeymiş gibi duyumsayan, modern kent yaşantısında dışarıyı pencereden gözlemleyen ve bir süre sonra kalabalığın akışındaki cazibeye kapılarak kendini kalabalığın içine atan kişidir” der. “Flâneur’ün istediği kalabalıkların arasında ki uzaklıktır eğer pasajlar yapılmasaydı flâneur gibi dolaşmak çok güç olurdu. Pasaj, flâneur için iç mekânın cadde görünümü içerisinde somutlaşan klâsik biçimidir. Flâneur caddeyi bir konut olarak görür. Sokaktaki adam evinin dört duvarı arasında nasıl kendini evinde gibi hissederse flâneur de bina cepheleri arasında kendini evinde gibi hisseder.” ❦ Benjamin; malı bir fetiş; dünya fuarlarını da fetişin kutsa l mekanları (hac yerleri) olarak görmekte ve dünya fuarlarının malın kullanım değerini arka plana iterek, değiştirme değerini çarpıttığını söylemektedir. Fantazmagori de bu anlamda kullanılan diğer bir sözcüktür. Mal denilen fetişe tapınmamanın kurallarını ise moda saptamaktadır. Aslında modanın yenilenebilmesi- yaşayabilmesi- için ölmesi gereklidir, modanın kalbi ise fetişizmdir. Ve “moda organik dünyayla çatışkı içindedir”. ❦ “Bir mekanda yaşamak orada izler bırakmak demektir” diyen Benjamin’e göre bu izler iç mekanda vurgulanır. Bu iç mekanda geçmişte kalanlar da uzakta olanlar da birliktedir. “İç mekan sanatın sığınağıdır”. Koleksiyoncu ise iç mekanın gerçek sahibidir. “Koleksiyoncu yalnızca uzak ya da artık geçmişe karışmış bir dünyayı değil, daha iyi bir dünyayı da düşleyen insandır”. Bir koleksiyoncu ve antikacı olan babası gibi kendisi de bir koleksiyoncu olan Benjamin, bir anlamda koleksiyoncunun geçmişi değerlendirerek geleceği güzelleştirmeye çalışan kişi olduğunu vurguluyor, yitip gitmiş bir dünyanın özlemle anılması yerine koleksiyolculuktan, daha iyi bir dünyanın aranışını anlıyordu. Nesnelerin hakikiliği ve unutturulan yaşam deneyimlerini yeniden anlamlandırarak, eski zamanlarda oluşmuş fikri, nesneyi, idea’yı bugüne, şimdiye taşımak istiyordu. “Koleksiyoncu nesnelere değer verirken hakikilik, biriciklik niteliğini değer ölçütü kabul ettiği için nesneleri pazardaki fetiş değerinden azat etmiş oluyordu.” Modern dönemin insanı ile ilgili ise; Lüksün değişen niteliği gibi: ”Artık, müşteri yerine üretim süreçlerine dair bilgilenme olanağından yoksunlaşmış tüketiciye geçilmiştir. Yeni dönemde aldanım yanılsama olarak kitlesel beğeni tüketicinin bilgisizliğini maskeleyecektir” demektedir. ❦ Her şey üretim ilişkileri içinde neden- sonuç döngüsünü bağlıdır. ❦ Bütün tarihi olaylar iktisadi nedenlere dayanır. Örneğin Roma. Süper güç ayakta kalmak için kendi mezar kazıcısını üretir. ❦ Tarihsel maddecilik zıtlıkların birbirini doğurmasıdır. ❦ Tarihi dönemi düşünmek isteyen tarihçi, o dönemden sonraki akışına ilişkin tüm bildikleri düşüncelerden uzaklaşmasını öğütler. ❦ Tarihsel bilginin öznesi, kavga eden, ezilen sınıfın kendisidir. ❦ Alt yapımı; ekonomik ilişkiler, her türlü iktisadi, finansal ve sosyal faaliyetlerin ve üretim biçimlerinin tümü. ❦ Alt yapı, bir toplumun sosyo-ekonomik ilişkilerin verilen addır. Ekonomik karakterler, üretim araçları, üretim güçleri, üretim ilişkileridir. ❦ Üst yapı; hukuksal sistem ve devlet olma gibi ekonomik olmayan kısımdır. ❦ Alt yapı her zaman üst yapıyı belirler. Bu marksizm kuramının özelliğidir. ❦ Tahta baskı, grafik, litografi (taş baskı), fotoğraf, sinema, hiyeroglif (resim dili) sanatlarından bahseder. ❦ Litografi; resimli gazetenin temelidir. Fotoğraf ise sesli filmin temelidir. ❦ Sanat yapıtının orijinalliği tarihe yaptığı tanıklık ve insanlarla kurduğu ilişki ile belirlenir. Yeniden üretilen eserde bu yoktur. ❦ Gazlı aydınlatma ilk kez Pasajlar’ da kullanılmıştır. Panorama resim doruğu pasajların yükseliş döneminde ulaşmıştır. Fotoğraf gelişir ve resmin yerini alır. ❦ Dünya fuarlarının öncülüğünü ulusal endüstri fuarı yapar. İşçi sınıfını eğlendirmek amacıdır. İşçiler bunu eşitlik şenliği olarak görür ama yabancılaşırlar. Sadece izlerler. Bunu kapitalizm, fantazmagori (aldatıcı görüntü) sayesinde başarır. ❦ Bireyin ilk kez yaşam alanı iş yerinin karşıtı olarak iç mekanda gerçekleşir. Büro bölümü bunun tamamlayıcısıdır. İç mekanı evren olarak görürler. ❦ İç mekanda hem uzakta, hem geçmişte kalanlar toplanır. ❦ Bireyin salonu dünya tiyatrosunun bir locasıdır. ❦ Sinema x Hiyeroglif, Sinema x Tiyatro, Edebiyat x Hayat Kadını ❦ İç mekanın ilk fizyonomisti Edgar Allan Poe. ❦ Baudelaire kalabalıklar temasını sık işler. Doğrudan tanım vermez. İmge ve dolaylı anlatım kullanır. Bunun daha kalıcı yer ettiğini düşünür. ❦ Kalabalıklar modern hayatın doğduğu yerdir. ❦ Hep karmaşa, karışıklık olan kalabalık bünyesinde kahramanları barındırır. Bu kahramanlar paçavracılar, yosmalar, kumarbazlar, sihirbazlar ve hokkabazlar. Neden bunlar kahraman? Çünkü hepsi bu karmaşanın çağdaş kaosun ürünüdür. Kötü olmayı iyi olmaktan daha iyi becerirler ve aslında hepsi de bohem hayatta suretlerini görürler.
Pasajlar
PasajlarWalter Benjamin · Yapı Kredi Yayınları · 2013288 okunma
·
707 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.