Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

192 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Bugün 24 Nisan, sözde Ermeni soykırımını anma günü. Yıllarca zulüm gören bizken, ASALA ile EOKA ile PKK ile ve nicesiyle uğraşmışken, asıl katledilen biz olmuşken Fransasından Amerikasına, Kanadasına, Uruguayına kadar tam 31 ülkenin soykırım olarak kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı. Öncelikle 24 Nisan zaten olmayan bir soykırımın gerçekleştiğini iddia ettikleri bir gün değil. 24 Nisan, Ermeni komitacılarının ülke genelinde artan saldırılarına , silahlanmalarına, müslümanları katletmelerine karşı İstanbuldaki 2345 Ermeninin tevkif edildiği bir gün. Bu tarihi ülke genelindeki tutuklamaların ve tehcirin başlangıcı saydıkları için bu günü anma günü olarak kabul ediyorlar. Bu süreç Şark meselesi ile başlayıp ardı arkası gelmeyen anlaşma ve imtiyazlarla 1915 olaylarına kadar gelen uzun bir süreç. Peki ilk şiddet olayları nasıl başladı? “Osmanlı topraklarında sosyal, ekonomik, dinî, siyasî, idarî ve kültürel hürriyetlere sahip olan ve memleketin hiçbir vilayetinde yeterli nüfus çoğunluğuna sahip bulunmavan Ermeniler'i bir ayaklanmaya sevk edecek, yönetimden gelen herhangi bir baskı mevcut değildi. Bu gerçeklere rağmen bir isyan çıkartmak, maceraya atılmak demekti. Böyle olduğu halde, Îngiltere ve Rusya'nın kendi çıkarlarını ön plana alarak bu toplumu kullanmak isteyip kışkırtması ve bu gelişmeleri hızlandırıp yaymak için Ermeni çete ve derneklerinin Türk ve Ermeniler'e yönelik şiddet hareketleri, iki toplumu birbirine düşürmekte gecikmedi. Nitekim ilk ciddî olaylar 1890 yılında meydana geldi. Bu yılın Haziran ayında Erzurum'da Anavatan Müdafileri Cemiyeti üyelerinin ve Temmuz ayında da İstanbul Kumkapı'da Hınçak Partisi üyelerinin, Ermeni halkını kışkırtması sonucu patlak veren olaylarla, yüzyıllardır barış içinde yaşayan iki topluluk karşı karşıya geldi.İki taraftan on iki kişinin öldüğü olaylar, Avrupa basınında Ermeniler'e karşı yapılmış bir katliam olarak yeraldı. Bu tür yalan haberler, Avrupa'da Ermeniler lehinde bir kamuoyu oluşturma çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.” (s.34) Abdülhamit Hanın yoğun gayretiyle ve olağanüstü baskılara minimum hasarla dayanmasıyla 2.Meşrutiyete kadar gelindi. Abdülhamid Hanın hal edilip İttihatçıların yönetimi devralmasıyla Ermenilerin önündeki en büyük engel de kalkmış oldu. “Cemiyet, kurucularından Abdullah Cevdeť’in kaleme aldığı ilk beyannamesini duvarlara yapıştırarak varlığını duyurdu. Bu beyannamede baskı rejiminin yıkılması için ülkedeki bütün unsurların el ele vermeleri ve cemaat zihniyeti gütmemeleri gerektiği ilan edildi.”(s37) “İttihatçıların bu tür cemiyetlerle meşrutiyetin korunması uğruna münasebete girmesi, Taşnaksutyun gibi illegal cemiyetlerin legal hale gelmesine yardım etti. İttihatçıların "ittihad-i anâsır" uğruna verdikleri bu tavizler Ermeniler'in işine yaradı. II. Abdülhamid'in koyduğu silah ithali yasağını meşruti idare kaldırdığı için, Ermeniler hızla silahlandılar. İstanbul’da “Otuzbir Mart Vak'ası"nın çıkmasının ertesi günü, Adana'da Ermeniler de Müslümanları katletmeye başladılar (14 Nisan 1909)”(s.40) İttihatçıların bu sahte kardeşlik davası görüldüğü gibi tutmadı ve Ermeniler teşkilatlarındaki faaliyetlerini iyiden iyiye artırdılar ve Ruslarla işbirliğine giriştiler. Ermeni halk, komitacılar ve Ruslar tarafından kışkırtılıp müslüman halka karşı cephe aldı.Ağustos 1914teki seferberlikle beraber de askere katılmamaya, askerlikten kaçmaya başladılar. Hatta işgalci Rus birliklerine katılıp müslüman halka karşı katliamlara giriştiler. Tehcir kararının evvelindeki en büyük olay ise Van isyanları oldu. Ermeniler bu bölgede Vanın Ruslar tarafından işgalini kolaylaştırmak için her tarafta isyan etme hazırlığındalardı. Bu sırada ordu ülkenin dört bir yanında savaştaydı ve cephe gerisindeki bu isyanlara müdahele etme şansı pek yoktu. 17-20 Nisanda Bitlis ve Vanda büyük bir isyan başlattılar ve Müslüman halka, memurlara ve jandarma birliklerine saldırdılar. Nitekim mayısta da Van valisi bu saldırılara dayanamayıp geri çekilince Van Ruslar ve Ermeniler tarafından işgal edildi. Yüzlerce kişi katledildi ve 80000 müslüman yerlerinden oldu. Ermenilerin bu ihaneti sadece Vanın değil, Erzurum, Bitlis ve Trabzonun Ruslarca işgaline zemin hazırladı. #115094017 Tehcirin başlamasından önceki Ermeni hareketi özetle bu şekilde. Yani İttihatçıların baştaki dirayetsizlikleri, Rus ve İngiliz destekli Ermenilerin ihanetiyle birleşince devletin de bir nefsi müdafaa hali ortaya çıkmış oldu. Tehcir meselesini yazar “asrın en büyük ve en planlı yer değiştirme hareketi” olarak nitelendiriyor. Öyle ki devlet, tehcire tabi tutulan kafilelelerin her türlü ihtiyacının karşılanması için tedbirler almış, tüm güzergahlar ince hesaplarla ayarlanmış, yol boyunca olabilecek saldırılara karşı tedbirler alınmasını, görevi kötüye kullananların cezalandırılmasını bildirmiş varacakları yerdeki konaklamalarını ayarlamış , ağır savaş şartlarına rağmen adeta yeni bir cephe açarak tehcir için önemli bir bütçe ayırmış. Buna rağmen yollarda 25-30bin Ermeni salgın hastalıklardan, 10 bin kadarı da bölgedeki eşkıya saldırıları sonucu ölmüş. Tabi olarak bunlar tehcir kararını verenlerin istediği bir şey değil. Rumeliden Kafkaslardan olan müslüman göçlerinde de aynı şeyler yaşanmamış mıydı? Rus ve Ermeniler tarafından sadece Kars ve Ardahanda 30 bin, diğer şehirleri de hesaba katarsak 100bin müslümanın katledilmesini neden kimse bilmiyor? #116428809 Bu sayılar Amerikan, İngiliz ve Alman sefirler tarafından çarpıtılmış, abarttıkça abartılmış, ve olayları tam aksi yönde dünyaya servis etmişler. O zamandan şimdiye kadar da meselenin tahkik edilmesine yanaşmıyorlar. 1921 den 2001e kadar üç bin yabancı bilim adamının araştırma yaptığı Osmanlı arşivinin kapalı olduğunu iddia edecek kadar da utanmazlar. #116611828 Oysa sevk edilen Ermenilerin şehir şehir adetleri, nereye sevk edildikleri, ve en önemlisi savaştan sonra ne kadarının geri döndüğü arşivlerde mevcut. İstatiksel ayrıntılara girmeyeceğim, yazar bunları sayfalarca anlatmış ve tehcir edilen nüfusun büyük bölümünün yerlerine geri geldiğini de sayılarla kanıtlayarak soykırım iddialarını da kökten çürütmüş. Ayrıca kitap 118. sayfada bitiyor ve geri kalanı tamamen dönemin yazışma ve belgelerini içeren kanıtlardan oluşuyor. #117736523 “Eğer iddia edildiği gibi, birbuçuk milyon insan katledilmiş olsaydı, bunların toplu mezarlara gömülmesi gerekmez miydi? Bu toplu mezarlar nerelerde bulunmaktadır? Türkler'e ait toplu mezarlar ortaya çıkarken, Van şehrinin yakılmış yıkıntısı bütün çıplaklığıyla ortada dururken, neden Ermeniler'e ait bir toplu mezar bulunmamaktadır? Yoksa bu gibi iddialar Fransa'nın Cezayir'de ve Adana'da Türkler'e, İngiltere'nin Hindistan ve Afrika'da, Amerika’nın Kızılderililer'e ve diğer yerli halklara, Almanlar'ın Yahudiler'e, Rusya'nın önce Yahudiler'e, sonra da Türkler'e karşı uyguladıkları soykırım ve katliamlar unutturulmaya mı çalışılmaktadır?” Son olarak Ahmet Hikmet Müftüoğlunun
Çağlayanlar
Çağlayanlar
kitabından iki alıntıyla bitiriyorum: “İşte bu nimetin şükranı bugünkü nankörlük oldu. O kırık asayı büyüttük, büyüttük, büyüttük... Bizi saran, ezen, boğan bir ejder yaptık. Sonuçta kendilerini koruyan, Türk kılıcını elimizden aldılar. Zincir yaptılar ve boynumuza taktılar.” “Bu ulu ağaç yerlerde sürüne sürüne kurudu ve etrafını dikenler, ısırganlar bürüdü. Bu otlar büyüdü ve o çürüdü. Zavallı koca asma! Talihsiz milletim!.. Bedbaht Türkler! Sizin elmas ruhunuz bir kuyumcu eline düşmemiş, yükselen alnınızı daima kaba taşçılar birer mezar taşı kazımak için çekiçlemişler.”
Ermeni Tehciri
Ermeni TehciriYusuf Halaçoğlu · Babıali Kültür Yayıncılığı · 2007369 okunma
··
268 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.