Gönderi

492 syf.
·
Not rated
·
Read in 40 days
Tarihin Keskin Kokusu ve Rushdie'nin Gözünden Bugünün Geceyarısı
Salman Rushdie. Hint asıllı Britanyalı yazar. Müslüman bir ailenin oğlu olarak Bombay’da dünyaya gelmiş. Salim Sina’nın aksine kendisi bir Geceyarısı Çocuğu değil, ama Hindistan’ın bağımsızlığıyla akran. 1947’de doğmuş, günümüzde Twitter’ı da oldukça aktif kullanan yazarın en ünlü romanlarından birisi Geceyarısı Çocukları. Kendi hayatıyla da pek çok paralellik barındıran ana karakter Salim Sina tarafından anlatılıyor olaylar. Salim bize gerçekliğini anlatıyor. Kavanozlara doldurduğu geçmişini anlatıyor. Kendi geçmişi tüm Hindistan’ın geçmişi oluyor. Olayları, nedenleri, sonuçları bir şekilde kendine bağlıyor hep. Olmadığı yerlerde var oluyor, görmediklerini görüyor, duymadıklarını duyuyor ve her şeyin kokusunu alıyor. Keza burunla başlıyor bu hikaye. Burunlar ve dizler… Yılanlar ve merdivenler… Kirli ve delik çarşaflar… Zıtlıklar, tekrarlar… İsimlerini değiştiren kadınlar. Kavanozlar… “Gerçekliğin metaforik bir içeriği olabilir; bu onu daha az gerçek kılmaz.” Hindistan tarihini, kültürünü ve dönemin siyasi olaylarını büyülü gerçekçiliğin kendine özgü dokusuyla bezeli bir şekilde okuyorsunuz sayfalarca. “Bir tek hayatı anlayabilmek için bütün dünyayı yutmanız lazım.” Salim’in dünyasını yutuyoruz biz de. Hindistan’ı yutuyoruz. Pakistan’dan birkaç lokma alıyoruz. Savaş bolca hazımsızlık yapıyor, ama açılacak çok kavanozumuz var. Okuyacak çok sayfa, yutulacak daha birçok lokma… Kitabı okumadan önce kitapla ilgili birkaç çekincem ve tereddüdüm vardı. Sizin de benzer düşüncelerde olabileceğinizi düşünerek önce onlarla başlamak istiyorum. Oldukça kalın bir kitap Geceyarısı Çocukları. Bununla birlikte birçok kitap listesinde en zor okunan kitaplardan biri olarak yer ediniyor kendisi. O nedenle hem kalın hem de anlaması zor bir kitap okuyacağımdan endişe etmiştim kitabı okumadan önce. Ancak okurken anlamak ya da olayları takip etmek açısından bir zorluk çekmedim ben. Evet, sürekli bir olay akışında sürekleyemiyorsunuz kendinizi çünkü anlatıcı varlığını sürekli hissettiriyor ve müdahale ediyor anlatıma, ancak bu bir yandan akıcılığı kesse de diğer yandan özgün ve keyifli bir okuma deneyimi sunuyor. Anlatıcının bu kadar ön planda olması, anlatıcının ana karakter olması ve çok kapsamlı bir zaman akışından bahsetmesi ise bazı sonuçlar doğuruyor: Anlatıcının belleği ve belleğin güvenilmezliği giriyor devreye. “Bellek gerçektir çünkü kendine özgü bir şeydir. Seçer, eler, değiştirir, abartır, azımsar, metheder, hatta kötüler; ama en sonunda kendi gerçekliğini, olayların heterojen ama tutarlı bir çeşitlemesini yaratır; aklı başında hiçbir insan bir başkasının gerçeğine kendisininkinden fazla inanmaz.” Anlatımın ve anlatıcının güvenilmezliği, belleğin değişkenliği ve bu manipülasyonların olay örgüsüne aktarılış şeklini ben oldukça beğendim. Örnek vermek gerekirse: “Yazdıklarımı okuyunca tarih sırasında hata yaptığımı fark ettim. Mahatma Gandhi'nin suikastı yanlış zamanda görünüyor. Ama şimdi olayların gerçek sırasını çıkaramayacağım; benim Hindistanımda Gandhi yanlış zamanda ölmeyi sürdürecek. Bir hata bütün dokuyu değersiz kılar mı? Anlam arayışımda her şeyi bozmayı göze alacak kadar ileri mi gittim - sırf kendimi merkezi bir yere oturtmak için bütün tarihi tekrar mı yazıyorum? Bugün, bu kafa karışıklığıyla bir yargıya varamıyorum. Bunu başkalarına bırakmam lazım. Benim için geri dönüş yok; başladığım işi bitirmeliyim, hatta bitirdiğim şey başladığım şey olmasa bile...” Bu tutarsızlıklar hikâyeyi eksik kılmıyor aksine hikâyeye farklı, keyif veren ve gerçekçi bir anlatım katıyor- tüm gerçeküstü unsurlara rağmen-. Diğer bir tereddüdüm ise Rushdie’nin sert üslubuydu. Kendisi Şeytan Ayetleri kitabından sonra hakkında ölüm fetvası olan, dine ve dinlere karşı olan tutumuyla gündeme gelen bir yazar olduğu için bu konuda ayrı bir merakla okudum kitabı. Fakat bu konuda –en azından bu kitap için- böyle bir şeye rastlamadığımı söyleyebilirim. Kitap zıtlıklarla dolu karakterlerle bezeli olduğu için, iki anlamda da uçlara uğrasa da tuttuğu ve özellikle dikkat çektiği bir taraf görmedim ben. Dediğim gibi kitap pek çok karakterle, birçok konuya değiniyor. Aydın-cahil çatışması ve eleştirisi, kuşak çatışmaları, toplumsal değişim, Hindistan ve Pakistan kültürü ve yaşayışı arasındaki farklar, batıl inançların insanların hayatının bir parçası oluşu ve tüm bu eleştirilerin ve sorgulamaların büyülü gerçekçilikle ve Bollywood klişelerinin özgün halleriyle aktarılışı benim oldukça hoşuma gitti. Okurken kimi zaman yorulsam da genel olarak sevdiğim ve iyi ki okudum dediğim bir kitap oldu benim için Geceyarısı Çocukları. Bu yazıyı bitirmeden önce de kitapla ilgili araştırma yaparken bulduğum, yazarın The Guardian’da paylaşmış olduğu bir yazıdan bahsetmek istiyorum. Yazar Geceyarısı Çocukları’ndan, Hindistan’dan ve kitabı yazma sürecinde hangi kitaplardan nasıl ilham ve fikir aldığından bahseden bir yazı paylaşmış bu ayın başında, kitabın 40. Yılına özel. Bu tesadüf beni şaşırtmakla birlikte, yazı da oldukça ilgimi çekti. Sizin için de yazıyı çevirip genel hatlarıyla özetledim, detay isteyenler için linki de aşağı ekliyorum (link için hemen şuradan yukarı kaydırın :) –şakaydı :) ) ….. Rushdie bu geniş kapsamlı yazısına, bir yazarın kazanmak için uğraştığı asıl ödülün eserlerinin uzun yıllar boyu süren varlığı olduğunu söylerek başlıyor. Bir okur olarak geniş kapsamlı ve dünyayı kucaklayan kurgulardan hoşlandığını belirten Rushdie, Geceyarısı Çocuklarına dönüşecek olan kitabı yazma sürecine başlarken 19. Yüzyıl Rus Edebiyatından (Suç ve Ceza, Anna Karenina, Ölü Canlar gibi geniş kapsamlı realist romanlar), 18. Ve 19. Yüzyıl İngiliz Edebiyatından (Tristram Shandy, Vanity Fair (Gurur Dünyası), Küçük Dorrit, Kasvetli Ev gibi) ilham aldığını söylüyor. Ayrıca kurgusunu oluştururken, bu eserlerin modern benzerleri olan Teneke Trampet, Yüzyıllık Yalnızlık, The Adventures of Augie March ve Madde 22 kitapları ile Iris Murdoch ve Doris Lessing’in geniş dünyalardan ilham almış Rushdie. Fakat diğer bir yandan da Ramayana ve Mahabhrata gibi Hint destanlarını, Kelile ve Dimne’yi, Binbir Gece Masallarını, Hindistan’ın sözlü hikâyelerini ve bu hikâyelerde anlatıcının bir kurguyu, miti, politik bir öyküyü otobiyografik bir döngü içinde anlatması fikri üzerine düşünüyormuş. Bunun yanında çok kuşaklı bir aile kurgusu yazmayı planladığından, kendi kitabının tüm gerçek dışı unsurlarına rağmen Thomas Mann’ın Buddenbrook Ailesi kitabından da ilham aldığını söylüyor. Sonrasında ise kitabın bir Bombay kurgusu olacağı için doğal olarak Bollywood köklerine de sahip olduğunu bu nedenle Bollywood’a özgü doğumda bebeklerin ve annelerin karışması gibi felaketlerin de kurguda yer buluşunu anlatıyor. Kitabında birçok unsura yer veren Rushdie, bunu nasıl yapacağını bilmediğinden yazarak öğrenmeye çalışmış. Beş yıl boyunca, hazır olmadığı için kurgusunu kimseye göstermemiş. Rushdie, Geceyarısı Çocukları’nın içinde barındırdığı tüm gerçek üstü ögelere rağmen tarihin bizlere sorduğu büyük bir soruya yanıt aradığını söylüyor: Toplum ile birey, makro kozmos ve mikro kozmos arasındaki ilişki nedir? Ya da diğer bir deyişle, biz mi tarihi yazıyoruz, yoksa tarih mi bizi yazıyor –veya bozuyor? Bizler yaşadığımız zamanın efendisi miyiz, yoksa kurbanı mı? Ardından ana karakteri Salim Sina’dan bahsediyor Rushdie. Salim, olan her şeyin kendisi yüzünden olduğuna inanıyor, diyor. Tarihin o şekilde yaşanmasının onun suçu olduğunu düşünüyor. Bu düşünce başta saçma ve komik olsa da, sonrasında Salim büyüdükçe, inancı ve hayatının gerçekliği arasındaki uçurum genişledikçe, harekete geçen değil, geçirilen ve gittikçe pasifleşen bir kurbana döndükçe hikayenin daha üzücü hatta trajik bir hal aldığını söylüyor ve ekliyor: “Belki de Salim’in deyişiyle hepimiz tarihe kelepçeliyiz ve eğer böyleyse Salim’in dediği gibi tarih bizim hatamız. Tarih seçimlerimizin akışkan ve değişken sonuçlarından oluşur. Bu nedenle bu sorumluluk ve sonuçların ahlaki sorumluluğu bize aittir. Sonuçta sorumluluk bizim değilse, kimin? Başka kimse yok ki. Sadece biz. Eğer Salim’in bir hatası varsa o da olaylar için çok fazla sorumluluk almasıydı. Ona şimdi şunu söylemek istiyorum: Hepimiz bu yükü birlikte paylaşıyoruz Salim, tüm yükü tek başına sırtlanmak zorunda değilsin.” Bunun sonrasında Rushdie yazısına kitabın diliyle ilgili karşılaştığı zorlukları ve bu zorlukların ileride yazım şekline etkisini anlatarak devam ediyor. Daha sonrasında yazma sürecinden, karakterlerin oluşma sürecine, kitabın kendi hayatıyla paralel noktalarından bahsediyor. Salim’le bulunan ortak noktalarına rağmen benzemediklerini, hayatlarının çok farklı doğrultularda ilerlediğini belirtiyor. Karakteriyle aynı kişi olmadığını farklı örneklerle belirtiyor. Hatta bir keresinde bir okuru Delhi’de sahneye çıkıp Rushdie için “Sıradan bir burnu var” diye bağırmış. Bu anekdotla bir kez daha kendisinin Salim olmadığını söylüyor yazar :) Yazısının sonunda ise Rushdie kırk yılın uzun bir süre olduğunu ve Hindistan’ın artık Geceyarısı Çocukları’nda anlatılan Hindistan olmadığını söylüyor. Kitabı yazarken umudun, kanlı da olsa umudun, bağımsızlıktan ihanete yine de ümidin olduğu bir ülke olduğunu fakat günümüz Hindistan’ının çok daha karanlık bir dönemden geçtiğini belirtiyor. Kadına şiddet, devlette artan otoriterleşme, dini fanatizm, haksız tutuklamalar… Hepsinden kötüsü de gittikçe artan umutsuzluktan bahsediyor. En sonunda ise koca burunlu Salim’in edebiyatı koruyucu misyonundan bahsederek tüm kötü gidişata rağmen yine de umut ettiğini söylemiş. theguardian.com/books/2021/apr/... Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Dünyanın çığırından, normallerin normallikten çıktığı bu belirsizlik zamanlarında kitapların olduğu gibi kalması en büyük şansımız belki de… Herkese iyi okumalar diliyorum. Ve son olarak bu kitabı okumamı sağlayan ve okuma sürecinde eşlik eden
Nesrin A.
Nesrin A.
Hanım'a ayrıca teşekkür ediyorum.
Geceyarısı Çocukları
Geceyarısı ÇocuklarıSalman Rushdie · Metis Yayınları · 2010732 okunma
··1 quotes·
3,106 views
K. okurunun profil resmi
Detaylı, harika bir inceleme olmuş İclalciğim. Yazan ellerine, derleyen zihnine sağlık. Büyülü gerçeklik sanıyorum son bir yıldır Türk okurların da daha fazla denk geldiği, tercih ettiği bir tür olmaya başladı. Yazdıklarından anladığım birçok yönü olan ve büyük bir incelikle işlenmiş, yazılmış bir kitap. Okuyacaklar için isabetli bir inceleme olmuş.
İclâl okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Kübra, beğenmene çok sevindim:) acaba gerçeklik ağır geldikçe, büyülü gerçekçiliğe mi kaçıyoruz ki? Nedeni nedir bilemem ama sanırım böyle kuşaklar süren tarihi kurgularda büyülü gerçekçilik güzel bir anlatım şekli birçok şeyi yansıtabilmesi açısından.
5 next answer
Esther. Sema okurunun profil resmi
Kitabı keyifle okuduğun incelemenin her bir satırına yansımış. Yazarın Altın Ev isimli kitabını almıştım çok önceden yazar hakkında hiçbir şey bilmiyordum açıkçası bu sebeple incelemen ile tanıma fırsatı buldum. “Bellek gerçektir çünkü kendine özgü bir şeydir. Seçer, eler, değiştirir, abartır, azımsar, metheder, hatta kötüler; ama en sonunda kendi gerçekliğini, olayların heterojen ama tutarlı bir çeşitlemesini yaratır; aklı başında hiçbir insan bir başkasının gerçeğine kendisininkinden fazla inanmaz.” Bu satırlara bayıldım. Hiç aklımda olmayan bir kitabı alma fikri girdi düşüncelerime. Sonra ise;"Sema yeter hangi birini alacaksın yeter!" diye sesini yükselten iç sesimi bastırmaya karar verdim:)  Ayrıca zor okunan kitaplar her zaman daha çok cezbedici geliyor bana. Sanırım zoru sevdiğim için:p Özellikle de Hindistan gibi toplumlar ile ilgili açıkçası ben kendi adıma pek kitap okuyamıyorum. Ya denk gelmiyor ya da edebiyatta da sanırım bir tür oyunlara yenik düşüyorum. Bu açıdan ekstra benim ilgimi uyandıran bir inceleme oldu. Pakistan-Hindistan konusu benim ayrıca ilgimi çekiyor. Bununla ilgili bir araştırma yapmadım o da benim eksikliğim. Kitabın 40. Yılına özel yazısı da çok güzel denk gelmiş. Böyle güzel zamanlamaların hastasıyız. Kitapla ilgili yazarın kendi görüşleri de çok önemli. Kitaptaki Hindistan ile şimdiki Hindistan gerçekten farklı mı acaba? Ben en çok bunu merak ettim sanırım. Çünkü bizim kitaplarımızdaki Türkiye ile şimdiki Türkiye arasında pek bir fark yok. Hatta daha kötü yönlerinin olduğu bile söylenebilir. Emeğine ve bilgilendirici incelemene sağlık. Sonunda yorum yazabildim.:)
2 previous answer
İclâl okurunun profil resmi
Semaaa naptın sen!😍Ne güzel bir yorum bu böyle çok teşekkür ederim, vakit ayırıp emek vermişsin :)) Altın Ev bende de vardı dr kampanyasından topladıklarımdandı :) ama ne zaman okurum hiçbir fikrim yok. Yazarı da ben bu ölüm fetvası olaylarından biliyordum. Acayip merak ediyorum o kitabı da ya neyse. Bu kitabı ise ekitap olarak okudum. Pratik oluyor baya. Ekitap okuma alışkanlığın var mı bilmiyorum ama aklına düştüyse en kolay çözüm ekitap :) Onun dışında kitap hakkında düşünürken ve incelemeyi yazarken kitabı düşündüğümden daha fazla sevdiğimi fark ettim. Bunun hissettirebildiğime sevindim :) Umarım senin içinde keyifli ve verimli bir okuma olur. Bir de böyle kurguyu tarihe yediren kitapların tarihi öğretme gibi bir özellikleri de oluyor, kurguyla öğrenilen tarih üstüne küçük bir araştırmayla baya kalıcı oluyor. Okurken bakacağın bir Wikipedia sayfası okumayı da oldukça keyifli hale getiriyor. Ülkelerin günümüzdeki hallerine gelirsek... Nüfus gücünden yararlanan dünyanın en büyük ekonomilerinden biri Hindistan ama baktığında insanlar arasındaki gelir eşitsizliğinin de en çok olduğu ülkelerden. Emek sömürüsü hat safhada. Sanırım bağımsızlık mücadelesinin insanlara verdiği bir amaç hissi var, belki bu yapay olarak oluşturulan bir şey ama günümüzde herkes bir kabullenişi yaşıyor. Zengin zenginleşirken kalanlar da sürekli düşürülen "normal" standartlarını yaşıyor. Türkiye de böyle değil mi? Beraberinde gelen birçok politik sorunla birlikte... Umut demiş yazar ama ben umudumu bir ülkeye, ülke için bağlamayı da kestim artık. Neyse daha da karamsarlaşmadan değerli ve ayrıntılı yorumun için bir kez daha çok çok teşekkürler. Sen de okursan kitabı kesinlikle bekliyorum düşüncelerini :)
1 next answer
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, oldukça detaylı güzel bir inceleme olmuş. Kitap hakkında söylenebilecek o kadar çok şey var ki. Güvenilmez anlatıcı mesela, benim de hoşuma giden şeylerden biri olmuştu.. Bıktırırcasına yoğun metafor kullanımı ya da. Ben bıkmamıştım ama:) Kitaptan öğrendiklerinizin yanı sıra kitapla birlikte yoğun bir wikipedia vb. okuması da yapmak zorunda kalıyorsunuz. Hatta bir ara blogda anlatsam mı diye düşünmüştüm :) Bu da artılarından biriydi benim için de kitabın . Başka? Dediğim gibi çok şey var ve hemen hepsine değinmişsiniz. Ben üşenmiştim açıkçası:) Teşekkürler.
İclâl okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Erhan Bey. Beğenmenize çok sevindim. Sizin incelemeniz de bana kitabı okuma isteği veren, çok keyifli dolu dolu bir incelemeydi, güzel kitaplar güzel okurların incelemeleriyle değerleniyor :)
Nesrin A. okurunun profil resmi
Salim karakteri kendisine benzese de bence söyleyemezdi sayın Rushdie :) Okuyanlar için gayet kapsamlı bir yazı, okuyacaklar içinse çok güzel bir yol gösterici olmuş. Kaç puan vermişsiniz diye baktım, puan yok :) Ben de karar verememiştim. Bir yandan dört dörtlük bir hikayeyle baş başa hissediyor insan, bir yandan da yahu sen nereden çıktın diye diye söylenmek istiyor. Aynı sizin bahsettiğiniz gibi. İlham aldığı eserlerin çeşitliliği çokkültürlülüğünü gözler önüne sermiş, zaten bazı yerlerde bombardımana uğruyor insan, Google’a danışmadan yarım kalıyor. Elinize sağlık, iyi ki okumuşuz :)
İclâl okurunun profil resmi
Çok teşekkürler Nesrin Hanım, puan konusunda cidden bir karar veremedim ben de. Bir de üzerine okudukça ve inceleme için düşündükçe de daha çok sevdim kitabı sanırım. Ama yine de şuan bile bir puan veremiyorum kafamda. Yine de çok güzel bir okumaydı. İyi ki okumuşuz gerçekten :))
Burak okurunun profil resmi
İncelemenizi okuduktan sonra gözüm kitaplığımda bulunan
Altın Ev
Altın Ev
kitabına kaydı ister istemez :) Kendi adıma istifade ettiğim bir inceleme oldu. Paylaştığınız bilgiler için teşekkür ederim, emeğinize sağlık :)
İclâl okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim değerli yorumunuz için :)
Uu.mi okurunun profil resmi
Yazarın Floransa Büyücüsü de zor okunan bir kitaptı ama çok etkileyici çok derinlikli bir kitaptı, inceleme için elinize sağlık
Ebru okurunun profil resmi
Neden daha fazla okunmuyor bu inceleme. :(
İclâl okurunun profil resmi
Var olun :))) çok komik değil mi gülüyorum baya, kaç yıldır bu sitedeyim böyle bir şey ilk kez oluyor. Kendimi insanlara zorla inceleme okutuyor gibi hissediyorum 😂
4 next answer
Okurundilindenn okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık, nasıl güzel bir inceleme olmuş👏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.