Bütün ülkelerin burjuva sınıflarının şovenizmine ve yurtseverliğine karşı, yaşasın işçilerin enternasyonal kardeşliği!
Yaşasın oportünizmden uzak proleter Enternasyonal!
Sayfa 79 - Savaş ve Rusya Sosyal-DemokrasisiKitabı okudu
"Kürt köylerini boşaltmak, yakmak, boşaltılan köylerin sakinlerini Türk nüfus arasına serpiştirip Türkleşmelerini sağlamaya çalışmak, kısaca zora dayalı bir asimilasyon, Dersim meselesini halletmenin mümtaz aracı olmuş gibidir."
"Genelkurmay Başkanlığı Harp Dairesi'nce yayımlanan Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar adlı meşhur kitap (Reşat Hallı, 1972), Dersim İsyanı esnasında 17 günde yapılan tarama harekatında ölü ve diri 7954 kişinin ele geçirildiğini ve 1019 silahın toplandığını rapor etmektedir. Topu topu bir kaç on bin kişinin yaşadığı bir havaliden 7954 kişinin ölü ve diri ele geçirilmiş olması kadar, ele geçirilen kişilerle yakalanan silahların sayısı arasındaki bariz örtüşmezlik, isyan esnasında vuku bulan eziyetin derecesi hakkında yeterince şey söylüyor olsa gerek."
Ölümüyle bizi bırakıp gideni iç dünyamızda defalarca diriltiriz. O dünyayı ele geçirmesine, bize zulmetmesine izin veririz. O bir türlü yapılmamış hareketin, dile getirilememiş cümlenin telafisi yoktur. Sonra yaşamaya devam edebilmek için onu bu kez biz öldürürüz.
Ölüm acısının çekildiği yerde bunun bir imgeye dönüştürülmesinde, o imgenin kurbanları yok eden dünyanın tüketimine sunulmasında insanı utandıran bir şey var, diyordu Adorno.
Duyuları köreldiği için değil, artık zihnin dünyasına inanmadığı, entelektüel alışverişin anlamsız bir sözcük oyununa dönüştüğünü fark ettiği için susuyordur düşünür.
Kültürü sanki dışarıda bir aşkınlık noktası varmış gibi baştan mahkûm etmek barbarlıktır. Ama özerk bir töze dönüştürülmüş bir kültürün sanki dehşet hiç yaşanmamış gibi yoluna devam etmesi de barbarlıktır.
Kurbanın mahremiyetini hiçe sayan bir soykırım edebiyatının, korkunç anıları estetize eden öykülerin, Felaket'i siyasi tanınma talebinin aracına dönüştürmenin, hatta Felaket'in anlatılabileceğine duyulan naif-iyimser inancın bile Felaket'i anlatma çabasını engellediğini söyler Nichanian. Ama sorun çok daha büyüktür: Hayatta kalanlar Felaket'te katlanılmaz olanı inkâr ederek hayatta kalabildikleri için, Felaket'i felaket olmaktan çıkarmadan hayatta kalmak mümkün olmadığı için, hayatta kalanın geri dönülmez bir biçimde kaybettiği şey kaybın sözünü etme kapasitesinin kendisi olduğu için, hiçbir anlatı dil bütünlüğünün bozulması gerçeğini dille bütünleştiremeyeceği için anlatılamamıştır Felaket. Dehşeti yaşayan anlatmaya başladığı anda kendi ya da başkasının yaşadığına ihanet ettiğini düşündüğü için de anlatamamıştır.