Tam olarak yazarın hayatı olmasada kendi hayatından izler taşıdığı aşikar.
Bir röportajında bu kitap sorulduğunda
"Annem çok konuşur, Şehrazat gibi, sürekli iç içe geçmiş hikayeler anlatırdı. Günlük hayatta olup bitenleri böyle dile getirirdi. Babam ise sessizliğiyle, yüz ifadesi, göz rengi, suskunluğuyla Beckett gibidir. Ama romandaki baba, babam değil. O, romandaki baba. Romandaki oğul da ben değilim. Hem benim hem değilim. ‘Kuşlar Yasına Gider’ otobiyografik bir roman değil. Zaten, yazar “otobiyografik bir roman” demediği sürece hiçbir roman öyle değildir." demişti.
Romandaki hem Hasan Ali Toptaş hem de değil :)
Ayrıca güzel inceleme için teşekkürler. Bu kitabı da konusu itibariyle çok merak ediyorum ancak diğer kitaplarını da okuyup en son bunu okuma niyetindeyim. Bakalım hayırlısı :)