1776 yılında Yukarı California’daki Carmelo Misyonu kurulduğu sırada
Hıristiyanlığa dönmüş Kızılderililerden yirmisi, gecelerden bir gece
dinden ayrılmış, sabahleyin de kulübelerinde bulunamamışlardı.
Başkalarına kötü örnek olması bir yana, bu ufak dinsel bölüntü,
kerpiç tuğla kalıplayan ocaklardaki çalışmaları da aksatmıştı.
Kiliseyle hükümet yetkililerinin kısa bir toplantısından sonra bir İspanyol
onbaşısı bir bölük atlıyla birlikte yola çıktı. Amacı, İsa’nın doğru yoldan
sapmış olan “evlatlarını” bularak Kilise Ana’nın kucağına döndürmekti.
Askerler Carmel vadisinden yukarı, gerideki dağların içlerine doğru çetin
bir yolculuk yaptılar. Kaçan dönekler geçtikleri yerlerde hiçbir iz bırakmamak konusunda şeytansı bir ustalık göstermişlerdi ki, bu, askerlerin yolculuğunu
daha da güçleştiriyordu. Kaçakları bulabilmek için tam bir hafta uğraştılar
ama sonunda buldular. İçinden bir çay akan, eğrelti otlarıyla kaplı, dik yamaçlı
bir vadinin dibinde, dine, ahlaka aykırı bir iş yaparken ele geçirildiler:
Yani bu yirmi kâfir sere serpe uzanmış mışıl mışıl uyumaktaydılar.
Öfkeden ateş püsküren askerler kaçakları yaygaralarına, ağlayıp
sızlamalarına bakmaksızın yakalayıp ince, uzun bir zincire vurdular.
Sonra insan dizisi gerisin geriye döndü; zavallı döneklere kerpiç
yataklarında tövbe etme fırsatı tanınabilsin diye yine Carmel yolunu tuttu.