Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
"Tam olarak fark neydi? Hangi insanların çizgili pijama, hangilerinin üniforma giyeceğine kim karar vermişti?" Savaş, hırs, nefret, ırkçılık gibi birçok kavram çocukların sözlüğüne ait değildi, olmamalıydı da. İnsanlar arasında ayrım yapamazlardı onlar. Daha öğretilmemişti ki onlara. Eğer tanışmaması gereken iki çocuk karşılaşırsa birbirlerine gülümserler ve  merhaba derlerdi. Tıpkı Bruno ve Shmuel gibi.. Bruno yaşından küçük gösteren dokuz yaşında bir çocuktu. Çoğu zaman dürüsttü-buna önem verirdi- ve zor olsa da kurallara uymaya çalışırdı. Sıkı kuralların olduğu bir evde yaşıyordu. Genelde çocukların ihlal edemediği ama yetişkinlerin ihlal edebildiği kuralların var olduğu bir evdi. Sürekli bu kuralları hatırlatan bir anneye, önemli bir işi olan babaya ve kendisinden üç yaş büyük, başa bela bir ablaya sahipti. Ailesi, en iyi arkadaşları, evi ve okulundan oluşan bir dünyası vardı. Gerçek dünyadan soyutlanmış çocuksu bir dünya.. Bruno farkında değildi ama çok yakında evlerini değiştirmeleriyle o çocuksu dünyasında sarsıntılar olacaktı. Bildiklerini sorgulayacak, bilmediklerini öğrenecekti.. Yetişkinlerin söylediklerine şüpheyle bakacak ve birileri tarafından belirlenmiş, geçilmemesi gerektiği söylenen birtakım sınırların var olduğunu öğrenecekti. Bruno babasının ne iş yaptığını tam bilemiyordu ama önemli olmalıydı. Çünkü evlerine hep babasına saygı gösteren, önemli kişiler geliyordu. Biraz da korkutucu bir insandı babası. Bruno ona karşı korkuyla karışık hayranlık besliyordu. Diğer herkes gibi. Bu yüzden babasına çok önemli bir görev verildiğinde ve bu nedenle de evlerinden taşınmak zorunda olmalarına kimse sesini çıkaramamıştı. Yeni evlerine gittiğinde Bruno şaşkındı. İlk izlenimi eski eviyle alakası olmayan, izole bir yerde yalnız duran bir ev olduğuydu sadece. Etrafta ne başka bir eve ne de insana dair bir iz vardı sanki. Bruno bu soğuk evi hiçbir zaman ev olarak kabul edemeyeceğine emindi. Daha sonra ise çevrelerinin çok da ıssız olmadığını, onlara çok yakın yerde bir sürü insanın kaldığını fark etti. Evlerinin ilerisinde çok yüksek bir tel örgü ve dikenli direkler vardı. Telin arkasında ise barakalar, binalar vardı ve tek tip giyinen insanlar bu tellerin arkasında yaşıyordu. Çocuk, genç, yetişkin ve yaşlı. Hepsinde de aynı tuhaf kıyafetler. Çizgili pijama ve gri çizgili takke... Bruno anlam verememişti ve babasına bu insanları sormuştu. Biliyordu onlar her zaman alışık olduğu askerler değildi. Ancak babasının cevabı soru işaretini gidermek yerine yeni sorular doğurmuştu. " O insanlar... Şey onlar insan değil Bruno." Bruno ne düşüneceğini bilememişti. Ne düşünülürdü ki? Et ve kemikten oluşan, düşünebilen varlıkların hepsine insan denilmez miydi? Bruno'nun eski evine özlemi hiç dinmiyordu. Bu ev çok kötüydü, arkadaşı yoktu ve her şey aynıydı. Evin monotonluğundan çok sıkıldığı bir gün eski alışkanlığını canlandırmanın vakti geldiğini düşündü Bruno. Şimdi keşif zamanıydı. Ev sıkıcıydı ama dışarıdaki yüksek teller ilgi çekici görünüyordu.. Keşife çıkılmıştı ama işler pek yolunda değildi sanki. Pes etmek üzereyken tellerin arkasında bir nokta gördü ve tele yaklaştıkça bu nokta bir çocuğa dönüştü. Evet, Bruno sonunda bir keşif gerçekleştirmişti. Bir çocuğu, Polonyalı Shmuel'i bulmuştu.. Kitabın sonlarına doğru üzüldüğümü hissederken, sonunda tam anlamıyla kalbim kırıldı ve içim acıdı. Öyle bir sonu kabul etmek istemedim, farklı bir son istedim. Ancak olmuş ve hala olmakta olan şeyleri inkar etmenin kime, ne faydası var? Çizgili Pijamalı Çocuk bir kurguydu ama kurgu olmayan daha nice örnekleri var. Savaşın yarattığı yıkımı çocuk gözüyle görmek daha bir acı. Onların masum dünyalarına hiç yakışmıyor. Kitapta karşı 'taraflarda' yer alan çocukların farklılıkları da yürek burkuyor. Aynı gün, aynı tarihte doğan iki çocuğun bu kadar farklı hayatı olmasının haksızlığını sindiremiyorsunuz. Kimin çocukları sınırlarla, sözlerle ve sembollerle ayrıştırmaya hakkı var? İki çocuktan biri olması gerektiği gibi çocuksu düşüncelere sahipken biri erkenden olgun olmaya itilmişti. Biri evindeki günlük sorunlardan, ablasının baş belası olduğundan bahsediyordu. Diğeri evlerinden nasıl çıkarıldıklarını, birilerinin emri altında yaşamanın zorluklarını anlatıyordu. Neden çocukların konuşmalarının içerikleri o kadar farklıydı? Çocuktu onlar. Aynı çocuk dilini konuşmaları gerekmez miydi? Hangi kalbin, hangi adaletin eseri olabilirdi bu farklılık? Çocukların hepsi gülmeli, oynamalı. Bütün çocukların ailesi onların yanında olabilmeli. Her şeyden önce çocukların yaşama hakkı olmalı. Hiçbiri savaş, açlık, şiddet gibi şeyleri bilmemeli, deneyimlememeli. Umarım bir gün bu ifade edilenlerin ütopik bir düşünce olmaktan çıktığını ve gerçekleştiğini görebiliriz..
Çizgili Pijamalı Çocuk
Çizgili Pijamalı ÇocukJohn Boyne · Tudem Yayınları · 202138,9bin okunma
··
685 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.