Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Merhum Rüstem Paşa'nın diğer bir hareminden olma kızının oğlu ve Kanuni devrinin en müstağni bir şairi idi.(Hakani Mehmed Bey) “İltifa-tı beka” terkibi, vefatı tarihidir ki hicri 1015 (1606) senesini gösterir. Divanından başka Hilye-i Hakan isimli pek yüksek bir eser yazmıştı ki İlâhi bir aşkın şiir ile ifadesidir. Muallim Naci? merhum o eser için: Bize bir hilye-i garrâ yazdın, namını cephe-i arşa kazdın O ne süziş ki okurken insan, bulamaz zabt-ı bükâye imkân. (Bize bir gösterişli ve parlak bir hilye yazdın, namını arşın alnına kazıdın. O ne dokunaklı ki, insan okurken gözyaşlarını zapt etmeye imkân bulamaz) der, mezarının kırk bu kadar sene evvelki halini de şu satırlarla tasvir eder: “Kabrin üzerinde mağrur bulunan bir şecere-i cesime ki hemen üç yüz seneden beri hak-i pâk-i Hakani ile perveriş bulmaktadır. Zaten harap ve tenha olan kabristanın üzerine pek hazin bir surette saye-endaz olmaktadır. Bu şecereye birden bire mun'atif olan nazar zair oraya sahib-i kabrin heykeli dikilmiş gibi heybet alır..” (Kabrin üzerinde mağrur duran büyük/kocaman ağaç, yaklaşık üç yüz senedir Hakani'nin temiz toprağı ile beslenmektedir. Zaten harap ve tenha olan kabristanın üzerine pek hazin bir şekilde gölgesini salar. Bu ağaca birden bire bakan ziyaretçi kabir sahibinin heykeli dikilmiş gibi korku ile karışık bir saygı duyar.) Sokaktan geçilirken kabristanın mektep duvarına muttasıl olan en büyük penceresinden içeri bakılsa müdevver;(yuvarlak) yeşile boyanmış bir taş götülür ki cephesinde şu kelimeler yazılıdır. “Hüvelbaki. Hile Hakani Hazretlerinin ruhu için el-Fatiha.” anlaşılıyor ya, “Hilye-i Hakani Hazretlerinin” denilmek istenilmiş.
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.