"Erotik bir karşılaşma, arzulanan bedenin görünmesiyle başlar. İster giyinik olsun, ister çıplak, beden oradadır: Bir an için, dünyanın bütün formları olan bir formdur. O formu kucakladığımız anda onu bir varlık olarak algılamayı bırakır, onu somut, dokunulabilir bir cisim olarak, kucaklayabildiğimiz, ama yine de sınırsız bir cisim olarak kavrarız. Ama o varlığı kucaklarken, o dokunulabilir cismi görmeyiz artık. Arzulanan bedenin dağıl
ması: Bütün gördüğümüz, bize bakan bir çif t göz, bir lambanın ışığında aydınlanıp hemencecik yeniden karanlığa gömülen bir gerdan, bir uyluğun ışıltısı, karından cinsel organa inen gölgedir.
Bu parça l arın her biri kendi başına ve kendinden vardır, ama yine de bedenin bütününe ilişkindir. Birdenbire sonsuzlaşan bir beden. Sevgilimin bedeni bir form olmaktan çıkar, içinde kendimi hem yitirdiğim, hem de yeniden bulduğum uçsuz bucaksız bir şey olur. Kendimizi kişi olarak yitirir, duyum olarak yeniden buluruz. Duyum yoğunlaştıkça, kucakladığımız beden daha da uçsuz bucaksız bir hale gelir. Bir sonsuzluk duyumu: Bedenimizi o bedende yitiririz. Tensel kucaklaşma, bedenin hem doruğu, hem de yitimidir. Aynı zamanda, bir kimlik yitimi de yaşanır:
Formun binlerce duyum ve görünüye dağılması, bir okyanusa düşüş, özün buharlaşması. Ne form vardır artık, ne de varlık: Bizi sallauan dalga vardır yalnızca, gecenin ovalarında dörtnala bir koşu. Dairevi bir deneyim: Çiftin bedeninin ortadan kalkmasıyla başlar, zonklayan, genişleyen, daralan, bizi ana sularla sarmalayan sonsuz bir maddeye dönüşür: Bir an sonra madde yok olur, beden yine bedenleşir ve varlık yeniden belirir. Sevgiliyi, ancak başka bir şeye indirgenemez bir ötekiliği gizleyen bir form ya da kendini de, bizi de silip atan bir madde olarak algılayabiliriz."