Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

359 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Her yıkıcı hareket karşılığını yaratıcı bir harekette bulur.
Öncelikle, daha 31 yaşındaki genç bir gazetecinin yıllar süren araştırmaları sonucu hazırladığı bu kitap, gösterilen büyük emek ve özenden dolayı alkışı hak ediyor. Zira genç Galeano’nun 1971 yılında, henüz 31 yaşındayken yayınladığı bu eseri son derece zor bir şey amaçlıyor; yoğun araştırmalar sonucu bir araya getirdiği bir çok ekonomik ve siyasal analizi, sürükleyiciliği sağlayarak, okurunu sıkmadan, dikkatini dağıtmadan aktarmak ve kendi mesajı ile bağdaştırarak paylaşmak istiyor Galeano. Ve bunu başarı ile yapıyor. Bir mesajı olan ve onu aklınıza sokmak için uğraşan kitaplardan oldum olası nefret ederim. Olaylara tek taraflı bakmanın bizi kişisel gelişimden ve değerli uzlaşma yeteneğimizden uzaklaştıran bir lanet olduğunu düşünmüşümdür hep; dolayısıyla bir ülküye ölümüne bağlılık, hamasi nutuklar, sloganlar, karşılıklı laf yetiştirme sanatı bana göre değil. Ama Galeano’nun eseri farklı; onun amacı, gerçekleri önümüze sıralayarak bir parçası olduğumuz ama günlük hayatta bir çok detayını gözden kaçırdığımız kapitalist sistemi anlamamızı ve sorgulamamızı sağlamak. Galeano Latin Amerika’nın Colomb döneminden bu yana “boyun eğme” tarihini ve kadersizliğini paylaşıyor bizimle. Her bir satırında, “para” uğruna bir araya gelmiş yabancıların ve yerli faşist işbirlikçilerinin Latin Amerika’nın, verimli doğası ve insanı dahil tüm kaynaklarını nasıl sonuna kadar sömürdüğünü, posası çıkan her şeyi nasıl bir kenara attığını ve o görkemli ve verimli kıtanın bugün nasıl bir yoksulluk ve çaresizlik batağına saplanıp kaldığını paylaşıyor. Mesajı net: Kapitalizm eline geçirdiği tüm kaynakları sonraki kuşakları ve doğayı düşünerek verimli olarak değil, en kısa zamanda en fazla karı sağlayacak şekilde kullanır. Bunu yaparken süslü lafların arkasına saklanır ve mutlaka ama mutlaka yerli işbirlikçilerle birlikte hareket eder. Kapitalist dünyada sermaye birikiminin artmasıdır gücün ve başarının simgesi; dolayısıyla büyüyen sermaye giderek daha açgözlü, daha hırslı ve daha zalim olur. Latin Amerika tarihinde açıkça görüldüğü gibi yerli ortakçıları olarak darbeci generalleri ya da faşistleri seçer; bunların hepsi için -hamasi nutuklardakinin aksine- “ulus, üstlenilecek bir görev, savunulacak bir bayrak, ele geçirilecek bir gelecek değil, aşılacak bir engel, tadına doyulmaz bir meyvedir.” “Latin Amerika yoksulluğa ve küçük düşürülmeye mahkum bir bölge midir? Kimin tarafından mahkum edilmiştir? Tanrı'nın mı, doğanın mı suçudur bu? Yoksa bunaltıcı ikliminin ya da aşağılık ırklarının mı? Dinin mi, geleneklerin mi? Mutsuzluk, tarihin bir ürünü, insanların yarattığı, dolayısıyla da insanların üstesinden gelebileceği bir olgu olmasın sakın?” diye soruyor Galeano. Sorusu evrensel. Latin Amerika’nın dünyanın diğer “Geri Kalmış” ya da “Gelişmekte Olan” ülkelerinden tek farkı; Galeano’nun deyimiyle; “doğanın o denli zengin ve ayrıcalıklı kıl­dığı toprakların tarih tarafından lanetlenmesi”. El değmemiş madenlerle, çok geniş ekilebilir verimli arazi ile, petrol kaynakları ile çevrili bu kıta 1500lerin sonundan beri dünyanın bazı ülkelerinin zenginliğinin kaynağını oluşturuyor, ama bu eşsiz zenginliğin kendi halkına getirdiği sadece yoksulluk, acı ve ölüm oluyor. Benzerini bizim tarihimizde de rahatlıkla takip edebileceğimiz gelişmeleri sıralıyor Galeano. Yerli işbirlikçilerini rüşvet ile besleyen, silah ticareti ve gizli örgütleri ile destekleyen büyük sermaye bir ülkede tekel oluşturduktan sonra, orada kapitalizmin olmazsa olmaz kuralı “serbest rekabet”in var olamayacağını, bu düzenin baş şartının sıradan halkın korku ile susturulması ve hakkını aramaktan vazgeçirilmesi olduğunu, oluşan bu düzenin milli gelirin büyük kısmını elinde tutan bir avuç oligarkı beslemek dışında bir sonuca ulaşmayacağını söylüyor. Sesini çıkaranın kafasının acımasızca ezildiği bu düzende, yazarın deyimi ile “bu güçlü merkezler ve köleler dünyasında şüphe uyandırmayan tek bir zenginlik bile yoktur.” “Çözüm önerisi ne peki?” diye soracak olursanız… Ya da “doğrusunu biliyorsa o söylesin bakalım” diye tepki verecekseniz… Galeano’nun amacı alternatif bir ekonomik model önermekten ziyade farkındalık yaratmak. Olanları bilelim ve unutmadan, kanıksamadan tarihe not düşelim istiyor; yaşananların sadece Latin Amerika ülkelerinin değil gelişme döneminde geride kalmış tüm coğrafyaların kaderi olduğunu, eğer bu konuda kafa yormazsak insan onurunu hiçe sayan bu sistemin daha da azgınlaşarak hepimizi yutacağını gösteriyor. "İnsan sürekli değişim halindedir. İnsanların tarihinde her yıkıcı hareket, karşılığını er ya da geç yaratıcı bir harekette bulur.” diyerek de bireye inancını hala koruduğunu gösteriyor. Sosyalizme inanıyorum ama hayatımı kapitalist dünyanın bir neferi olarak kazanıyorum. Bir işçiyim; https://1000kitap.com/yorgundemokrat ın #70999757 iletisindeki müthiş tespitindeki gibi kendim pek farketmesem de, ya da dile getirmesem de. Diğer yandan meslek icabı finansal piyasalar ve borsaların dibine kadar içindeyim; sermaye hareketleri yaparak oturduğum yerde para kazanıyor/kazandırıyorum. Uzun yılların tecrübesi ile de, Galeano’nun sözünü ettiği o uluslararası şirketlerin “Gelişmekte Olan Ülkeler" pazarında nasıl davrandığını yakından tecrübe ettim, biliyorum. Sosyalizme inancımı yıllar içinde defalarca test ettim. Artık insanoğlunun “hep birlikte, yaklaşık eşit şartlarda, mutlu mesut yaşayalım.” diye bir gayesi olduğuna inanmayı bırakalı çok oldu. Nietzsche, o aksi dili ile, insanı bu romantikler söylemlerden çok daha iyi tarif etmiş “kölenin istediği özgürlüğüne kavuşmak değil, kendi kölesinin efendisi olmaktır.” derken. Hepimiz başarıyı “başkalarından daha iyi olmak” olarak tarifliyoruz; diğerlerinden daha iyi bir iş, daha yüksek bir ünvan, daha fazla para, daha iyi araba, daha gösterişli bir ev, daha güzel bir yüz. Bu yaradılışın gereği midir, yoksa değiştirilebilir mi, bilmiyorum.Belki kaynakların iyice tükendiği bir dönemdeki nesil hayata daha farklı bakmayı da öğrenir. Ancak içinde yaşadığımız dönemde sermayenin acımasız gücünü baskılayacak tek şeyin, halkın bir araya gelerek sivil toplum örgütleri vasıtası ile bir baskı ve kontrol unsuru oluşturması olduğuna inanıyorum. Bu kontrol görevini sadece devletten ve siyasetten beklemek kediye fare emanet etmek bana göre. Güzelim Karadeniz doğasını mahvedecek yeni maden sahalarını tartışıyorduk geçen gün genç arkadaşlarla. “Ama iş lazım, ekonominin büyümesi lazım” dedi biri. Rakamları açıp baktık. Türkiye ekonomisi büyüyor, büyümeye de devam edecek. Ama bu gerçekten halka yansıyor mu, bunu sorgulamamız lazım. Gelir dağılımının bozulması bir yana kıdem tazminatı hakkımızdan (ki babam emekli olduğunda kıdem tazminatı ikramiyesi ile ev alabilmişti, yıllık 1 brüt ücret ödenirdi), sendikalaşma hakkımızdan (27 yıl önce işe ilk başladığım dönemde aldığım ücretin satın alma değeri bugün işe yeni başlayan bir arkadaşımın aldığının 2.5 katı imiş), yıllık izin hakkımızdan (Avrupa’da 28 gün), eğitim hakkımızdan (bizler devlet lisesinden mezun olup kurs yüzü görmeden iyi üniversitelerde okuyabildik, ben okul hayatım boyunca harcamamın yarısını devlet bursu ile karşıladım, devlet yurtlarında ücretsiz kaldım), siyasete girip sesimizi duyurma hakkımızdan (artık risk görüldüğü için özel sektör bile siyasete girmiş eleman -özellikle muhalif- istemiyor) vazgeçtik. Elimizde kala kala twitter’dan haber takip yorum yazabilme hakkı kaldı, onun da faydası sınırlı. Galeano’nun bahsettiği “yaratıcı hareket” üzerinde kafa yormak için yeterli zamanımız var yani…
Latin Amerika'nın Kesik Damarları
Latin Amerika'nın Kesik DamarlarıEduardo Galeano · Çitlembik Yayınları · 2010536 okunma
··
383 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Ellerine emeğine sağlık arkadaşım, yine yerinde ve çıkarımları şahane bir inceleme gelmiş. Tuco da okumuştu bu kitabı, onda görünce de çok imrenmiştim lakin gerek bu kitap gerekse Galeano'nun diğer kitaplarında ele aldığı konular hakkında alt yapım yok denecek kadar düşük seviyelerde. Hani okusam da verim alamayacağım düşüncesindeyim. Bir gün kendimi mevzubahis konularda yetiştirebilirsem belki... Şimdilik sizleri izlemekle yetiniyorum maalesef.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Hiç olur mu arkadaşım, senin gibi bir okur konuya hakim olamasa bile Galeano'nun hakkından gelir! Şaka bir yana Galeano'yu da seveceğine eminim, ama başlamak için, bir nevi araştırma yazısı şeklinde ilerleyen bu kitabını önermem.
4 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.