Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir yazar, "insan" denen varlığı, yazdığı fantezi türü bir kitapta, Mars gezegenin giden bir bilginin ağzından şöyle tasvir etmektedir: Gezgin olarak yeryüzünden uzay yolculuğuna çıkan bu bilgin , Merih’te inerek caddelerde dolaşmakta iken bir fakültede verilecek bir konferans ilanı görür. İlanda belirtildiğine göre, Merih bilginlerinden birisi yeryüzüne yaptıkları son sefer ve dünya canlıları hakkında konuşacaktır. Dünyadan gelen bilgin de bu konuşmaya katılır. Merih gezegeni bilginlerinden birinin kürsüye çıktığına ve şöyle konuştuğuna tanık olur. Evet sonunda dünyada hayat var diyen bilginlerin görüşleri doğrulandı. Son araştırmalar, hayat açısından çok ileri aşamada bulunan varlıkların orada var olduklarını gösterdi. Bu varlıkların bir türü "Beşer" adını taşımaktadır. Sizin bu varlıklar hakkında zihninizde bir tasavvur bile olmadığı için , bu "beşer"in niteliğini size iyice açıklayamam elbette , ancak özet olarak söyleye bilirim ki , iki deliği dört tutamağı olan bir kırbaya benzer. Beşer diye adlandırılan bu canlılar dünya üzerinde o yandan bu yana ve hiçbir benzeri olmayan biçimde hareket ederler. Bu canlılarda özel bir "birbirini öldürme" deliliği vardır. Zaman olur , bir biriyle hiç bağlantısı olmayan uzak noktalardan harekete geçen ve birbirlerini hiç tanımayan bu canlılardan büyük topluluklar , bir tasarım , düzen , heyecan , ve dürtü ile kuşanır ve son derece modern silah ve üst düzey donanımla yola düşerler , işlerini uğraşlarını ve ailelerini bırakırlar , karşılıklı saf bağlarlar , sonra kıyasıya savaşırlar. Önce yiyecek sağlamak için buna ihtiyaçları olduğunu sanıyordum. Fakat sonra gördüm ki birbirlerini şaşılası çabalarla ve yığınla öldürüyorlar , ardından kalkıp kendi evlerine dönüyorlar. Son biri yine öne düşüyor , bir topluluğu diğerine karşı kışkırtıyor , sonra da aynı şekilde başka bir topluluğa çullanıyorlar. Kısacası "beşer" adını alan canlı türünün kendine eziyet etme ve öldürme ile dolu bir tarihi var. Bütün donanımlarını birbirlerini araçları uğruna harcarlar , üstelik birbirine karşı gerçekten kin duymaları da gerekmez. Sonra yine büyük çapta yığınla öldürmeler başlar. Hiçbiri de öldürdüğünü yemez ki hiç değilse bu sebeple birbirlerini öldürüyorlar diyelim. Besinlerini başka yollardan sağlarlar. Birbiriyle boğuşma , vuruşma , yığınla öldürmelerden ve birbirlerinin evlerini yakıp-yıkmalardan sonra onları öylesine bir gurur ve böbürlenme alır ki , bunun nasıl bir ruhsal bir durum olduğunu anlayamadık. Sonra destanlar düzer-koşarlar. Yiyeceklerine gelince , şiddetli bir hırsla yan taraflarındaki tutamaklarla toplarlar. Fakat bu çok latif yiyecekleri , hoş kokulu ve tatlı meyveleri , yeryüzünde biten çok güzel bitki ve çiçekleri toplarlarsa da yemezler –bu da bu varlığın deliliklerinden biridir ki sebebini biz anlayamadık– zahmetle topladıkları sağlığa uygun yiyecekleri , et ve ürünleri eve götürür , ateş yakar, özel kaplara doldurur , onlara , kötü renkli , keskin ve kötü tatlı baharatlar katar, kaynatırlar , yakarlar , sonra yerler. Ardından da hastalanırlar , doktordan , yediklerini midelerinden teknik araçlarla çıkarmalarını rica ederler. Doktorlar bu sebeple onların toplumunda saygın ve çok kazanan kişilerdir. Bu hastalıklar , dünyadaki "beşer" türünün hastalıklarıdır . Aynı zamanda çok ileri gitmiş ve yeryüzüne ileri düzeyde egemen olmuş bulunmalarına karşın , öylesine delilikleri vardır ki şimdiye kadar hiçbir hayvan bu deliliklere tutulmuş değildir.
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.