Gönderi

Bu doktorlar, hep bilinmeyen bir hasta ile, o sırada kendilerinin bekleyen insanlarla ilgisi olmayan soyut bir hastalık kavramıyla uğraşıyorlardı. Bu hastalık denen mesele profesörler, doçentler, mütehassıslar, asistanlar, hemşireler, hasta bakıcılar, laborantlar, hademeler, tıp öğrencileri arasında görüşülen ve insanların ve özellikle hastaların üstünde bir davaydı. Elinizde üstü büyülü yazılarla dolu kağıtlar onların arkasından bakakalıyordunuz. Mutlu bir rastlantı sonucu, yarı aralık duran bir kapıdan, bu büyücüler tarikatından olup da sizin aradığınız ve belirli bir süre beklemeniz gereken insanüstü beyaz yaratıklardan birini görebilirseniz, tarikat mensuplarından bir başkasıyla konuşan ve hastaların, özellikle hasta yakınlarının anlayamayacağı bir yabancı dille bir şeyler söyleyen bu dalailama, hemen suratınıza kapıyı kapatıveriyordu. Tanrılar katına çıkmanıza, bir an bile müsaade edilmiyordu. Fakat annesi zayıfladıkça, yatağının yanındaki ilaçların sayısı arttıkça, cinsleri değiştikçe, Sevgi’nin bilime güveni azaldı; hastanelere daha seyrek gitmeğe başladı. Ölüm gibi, tatsız bir türlü söylenemeyen bir kelime havada dolaşıyor ve onların diledikleri gibi yaşamalarını engelliyordu.
·
9 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.