Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
10/10 puan verdi
"YANLIŞLARIMLA, YARALARIMLA SEVSENE BENİ.."
Yine geç kalmışım. Koşarak tırmanıyorum merdivenleri. Yüreğim gümbür gümbür, yüreğim sessiz korkak, yüreğim çekirdeksiz kuş üzümü. Onu babama götürüyorum. 148...149...150...151.. işte bu oda olması lazım. Kapının kolunda elim, içerden inlemeler geliyor, bir şeyler cız ediyor göğüs kafesimde. Daha fazla bekler miyim.. Dalıyorum içeriye. Göz göze geliyoruz ben odaya girer girmez. Ama bu gözler onun değil. Evet yeşili aynı, temmuz sıcağında tozlu bir orman, dalda erik, benim en çabuk küçülen pastel boyam.. Bir şeyler sayıklıyor. Narkozdan kurtulamama halleri. Çırpındıkça çırpınıyor kendine gelmek için. Önce "Annem geldi mi?" diyor. Sonra benim adımı söylüyor, "Geldi mi?"diyor. Görüyor ama gördüğü ben değilim. Ben de görüyorum ve gördüğüm benim en kıymetli gerçeğim. "Geldim babacım.." diyorum. Ellerinden tutuyorum, elleri ; sapsarı, buz gibi, kocaman.. Öpüyorum, öpüyorum, öpüyorum.. ........ Bu kitabı okurken defalarca girdim o kapıdan. Defalarca sarıldım babamın ellerine. Defalarca hatırladım o günü. 'Nasıl'lar çoğaldı durdu zihnimde. Türevlendiler, çeşitlendiler, taştılar içimden. Kızından uzaklaşmanın acısıyla delirmek üzere olan bir babanın sayfalarca ilgi dilenmesi, yalvarması, 'bana yaz da ne yazarsan yaz..' demesi, hatta çaresizlikten; Nermin yazmış gibi kendine mektup yazması, her kelimesi,her harfi bir matkap gibi deldi içimi. Önce; "Seni bu dünyada en çok seven insan.." diye bitirdi mektubunu. Sonra "Iyi yürekli baban.." "Tonton baban.." diyerek. Umudu kırıldıkça kalemi de üşüdü; "Hiçbir mektubuna senden yanıt alamayan baban.." yazdı mesela. "Babaların en içlisi.." yazdı. Sonra dilsizleşti çığlığı..; "Üşüyen çok üşüyen baban.." yazdı ve "Yerde sedyede yatan ama mutluluğu, umudu elden bırakmayan baban.." diyerek bitirdi... Ben böyle yalnızlık, böyle çaresizlik görmedim. Kahkaha atarken ağlayan, acı çekerken gülümseyen, canı yanarken soytarılık yapan, koca bir fırtınanın ortasında fırtınaya kafa tutan, böyle narin, böyle ince bir dal görmedim.. Ilk sayfadan belliydi aslında az çok. "Bir şeyi en derin biçimde duyumsamak, o şeyin acısını çekmekle olur. " G.Flaubert Böyle başlıyor Büyük Soytarı 'nın hikayesi. Aslında önceleri ağır başlı, onurlu, sessiz, herkes gibi. Büyük bir ormandaki ağaçlardan herhangi birine benziyor. Uzaktan da yakından da ;çevresinin, insanların, hayatın prototipi. Sonra artık eskisi kadar kazanamayınca ve kendinden çok daha genç olan karısı tarafından sokağa atılınca her şey değişmeye başlıyor. Ağlaması,üzülmesi, kendini tüketmesi gerekmez mi aslında? Ya da direnmesi,doğrulması,savaşması.. Onun yöntemi farklı oluyor ama, soytarılaşıyor. Bu, gerçek bir hikaye. Fakir ve düşkün babasından nefret eden Nermin'e, babasının yazdığı 394 mektup.. O 394 mektubun usta yazar Irfan Yalçın tarafından, 35'e indirilip romanlaştırılması. Ve Büyük Soytarı 'nın bunu asla bilemeyecek olması. Bu, hayatın ona yaptığı son şakaydı belki de.. Her kitabında, birbirinden çok farklı konularda bile, yazdıklarıyla bana zirvede bir tur attıran, gönlümü ferahlatan,üşüten, ehlileştiren ama en önemlisi bir gönlüm olduğunu hatırlatan, kaleminden damlayan her satırın önünde saygıyla eğildiğim Irfan Yalçın 'a kucak dolusu sevgimle.. Ben de böyle bitireyim bari..:)) Mutlaka ama mutlaka okuyun..
Büyük Soytarı
Büyük Soytarıİrfan Yalçın · H2o Kitapevi · 202031 okunma
··
2.359 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Baba ve kız arasındaki bağlar çok farklı. Özellikle kızlar babalarının gözünde hiç büyümüyor. Öyle ki Küçük Prenses olarak kalıyorlar. Mesela bizler "eşek kadar adam" oluruz ama kız çocukları öyle olmaz.;) Baba da kızın gözünde çok değerlidir. İlk aşkı, korktuğunda, üzüldüğünde sığındığı bir kucaktır baba. Hatta Freud'a göre kadınlar, sevdiği erkeklerde babalarından özellikler ararmış. Alıntılardan ve incelemenden anladığım kadarıyla dramatik bir kitap. Bir babanın bunları yaşaması çok üzücü. Ebeveynler, maalesef zamanı gelince çocukları için soytarı da oluyor maskara da. Karşılıksiz sevgi bunu gerektiriyor belki de. Sen de bunları içinde hissederek güzel bir inceleme yazmışsın yine. Yüreğine sağlık Lili.;))
Liliyar okurunun profil resmi
Evet dramatik bir kitaptı. Babamı aradım, dedim ki; sana bir kitap getireceğim ama ağlamayacaksın. :)) Konu kadar yazarın dili de etkiliyor beni, sen de okudun, bilirsin. Ne yazarsa yazsın bayılarak okuyorum. Fikirlerin benim için kıymetli. Teşekkür ederim vakit ayırdığın için. :)🌸 Dipnot: Freud kesinlikle haklı. :)
6 sonraki yanıtı göster
B. okurunun profil resmi
"Cetvelle, pergelle çizilmiş davranışları olmayan biriyim sence,biliyorum." Kitap bitti, aklımda bu cümle kaldı. Bir biçime girip, diğer biçimlerden vazgeçme zorunluluğu.Halil'i tarif etmek gerekse biçimsiz derim, biçimlere girerek hayatı ıskalamak yerine bütün biçimlere talip, ama yetmez insanın buna gücü. Tüm biçimlere talipsen sonuç biçimsizlik. İfade ettiğim cümleyi merkez alarak inceleme yazmayı düşünüyodum, gerek kalmadı. Söyledim rahatladım :)
Liliyar okurunun profil resmi
Bence yine de yazmalısınız. Kitapta o kadar derin sızılar var ki bu biçimsizlik mevzu bile başlı başına sayfalarca yazdırabilir. On puan verdiğinizi görünce çok mutlu oldum. Fazlasıyla hak ediyor çünkü. :)
2 sonraki yanıtı göster
Leylm okurunun profil resmi
Ne zaman odama kapanıp vakitsiz uyumak istesem; 'Neyin var kızım? Bir şey olmuş. Hadi anlat' derdi. Ben hiç konuşmazdım, o -nasıl yapardı bilmiyorum- hep bilirdi. İlk oyun arkadaşım, bir resmin karşına geçip hayranlıkla izler gibi bıkmadan usanmadan her hareketini izlediğim adam... Yazsaydık karşılıklı sustuklarımızdan fazlası mı çıkardı, belki... Ellerine sağlık canım. Çok bayramlar göresin 💗
Liliyar okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, sen de nice bayramlar, güzel günler gör. ❤ iyi ki varlar.. iyi ki hep yanımızdalar..
1 sonraki yanıtı göster
Liliyar okurunun profil resmi
"Gözleri göz değil, iki temmuz güneşiydi." ...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.