Yazarın örneklerinden bağımsız olarak şunlar sıklıkla gözlenebilir:
- Atatürk tabi ki eleştirilebilir.
- Atatürk'ün şu konudaki eylemi yanlış olabilir, daha farklı davranabilirdi.
- Ama ...
Çoğu dindar için şaşmaz hedef veya hasretle anılan ideal dönem, Asr-ı Saadet dönemidir. Pek çok Kemalist için benzer şekilde görülen dönem ise 23-38 dönemidir.
Dindar insan, peygamberde asla hata bulmazlar, tüm faturayı Muaviye gibi kişilere keserler; veya benzer şekilde Abdülhamid harikaydı ama etrafındakilerde bazı sorunlar bulunuyor, derler genellikle. Pek çok Kemalist de yaşanılan olumsuzlukların faturasını tamamen Atatürk'ün çevresine keser.
İlk diyalogu kullandık sayalım, pek çok Kemalist, "peki sen külliyatı okudun mu," diye karşı çıkarlar. Karşıdaki şu konuda bunları okudum dese bile "peki şunları okudun mu," şeklinde bir diyalog meydana gelir ki benzeri din hakkında eleştiri yapıldığı zaman dindarlar tarafından "falanca tefsiri okudun mu," "filanca hocayı okudun mu," şeklinde uzayan bir diyalog oluşur.
"Bazı Müslümanlar depremi ahlakın bozulmasına bağlarken, kimi Kemalistler deprem tahribatının sebebini Atatürk'ün dediklerinin harfiyen yapılmamasında bulmaktadır," denilerek mübalağa edilmiş. Bununla birlikte, şu an yaşanılan sorunların çözümlerini mutlak surette Atatürk'ün ilkelerine uyulmakta arayan Kemalist insanlar bulunuyor. Misal, Atatürk döneminde biraz da dönemin ekonomik buhranı sonucunda müracaat edilmiş devletçilik modelini günümüzde hala mutlaka uyulması gerekilen bir model olarak kabul eden, savunan Kemalist insanlar var. Uygulanması iyi olur kötü olur, bundan bağımsız olarak diyorum.
Aslında buna benzer şeylerin ve yaşanılan sorunların temelinde, Atatürk'ün erken ölmesi ve demokrasiye erken geçilmesi nedeniyle devrimlerle sağlanmak istenen dönüşümün emekleme aşamasında kalmasıdır. Şu an yaşadığımız kutuplaşmalar, sorunlar büyük ölçüde bunun dışavurumları, sancıları hatta bir nevi hesaplaşması. Umarım, ilerlemeyi bırakıp daha da gerilemeden düzlüğü çıkarız.