Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

476 syf.
9/10 puan verdi
·
43 günde okudu
Yolunu Şaşıranlar-Anton Pavloviç Çehov
Yolunu Şaşıranlar, Anton Çehov’un İletişim yayınları tarafından kronolojik olarak bir araya getirilmiş öykülerinden oluşan 6 ciltlik kitap serisinin ikincisidir. Yalnız Rus edebiyatı değil tüm dünya edebiyatı öykücülüğüne yeni bir anlayış getiren Çehov’un öykülerine kronolojik olarak bakmak Çehov’un öykü türünden ne anladığını ve bu türe bakış açısının zaman içinde nasıl şekillendiğini görmemize de yardımcı olacaktır sanırım. ​Serinin geri kalanını henüz okumamış olmakla birlikte ben de bu ilk iki kitap (Albion’un Kızı ve Yolunu Şaşıranlar) arasındaki farka biraz değinerek Çehov’un daha bir tıp öğrencisi olduğu yıllarda başlayan öykücülük hayatında ne gibi değişimler yaşandığını göstermeye çalışacağım. Öncelikle Çehov’un ilk öykülerinde güldürü ve mizah yönü ağır bir dil kullanıldığını söyleyebiliriz ki bu öyküler de zaten çoğunlukla mizah dergilerinde yayımlanmıştır. Bu mizah dili neredeyse tamamen Rus halkından bir kesimi ve onların hayatlarından yalnız bir kesiti resmetmek için kullanılmıştır. Kimi zaman kendimizi bir Rus taşrasında bir arabacının arabasında buluruz kimi zaman bir meyhanede bulut gibi sarhoş bir adamla, kiminde bir memurun amiri karşısında ezilişini ve hatta ‘ölümünü’ görürüz, kiminde köylü ile çiftçiler birliği doktoru arasındaki garip münasebetleri. Bu öykülerin ilk bakışta maksatlarını gerçekleştirdikleri yani okurun yüzünde bir gülümseme oluşturmayı başardıkları söylenebilir ancak daha dikkatli okunduğunda görülecektir ki Rus halkının içinden alınan bu gülünesi olaylar aslında bir anlamda toplum içinde yer alan acı bir durumu da göstermektedir. Memurun sefaletini ve amiri karşısındaki aşağılık kompleksini, toplum içinde çok yaygın olan alkol sorununu, toplumda yer etmiş hatır-gönül ilişkisini ve rüşveti, eğitimden uzak toplumun batıl inanç ve görüşlere tutunuşunu, ana-babaların kızlarına ya da oğullarına eş arayış kaygılarındaki kimi tuhaflıkları, toplumdaki kabalığı ve görgüsüzlüğü ve daha birçok konuyu ele alınmaktadır aslında. ​İkinci kitapta da ilk kitapta rastlanan bu mizahi dil kendini korumakla birlikte özellikle bazı öykülerde artık derin ruhsal ve duygusal durum ve analizlerin de yer aldığını ve bu ruhsal durumlara uygun kapsamlı betimlemelerin öyküye farklı ve etkileyici bir boyut kazandırdığını görmekteyiz. İlk kitapta da ikinci kitapta da bir hayli öykü bulunmakta ancak ben serinin bu ikinci kitabında “Avcı”, “Ölü” ve “Felaket” öykülerini özellikle çok beğendim. Yalnızca bu öyküler için bile tüm kitabın okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Bu öykülerde paragrafın başına bahsettiğim değişimin izlerine de rastlanmakta aslında. Yani mizahi dilinden daha çok insanın ruhuna dokunan öyküler bunlar. Örneğin “Avcı” adlı öyküde bir avcı ile yıllardır onu görmeyen karısının kısa süreli bir karşılaşmasını ve ardından tekrar vedalaşmalarını görürüz. Çok fazla bir şey yaşanmaz öyküde ama kadının adama olan sevgisi ve içinde bulunduğu çaresiz durum net bir biçimde hissedilir. “Ölü” adlı öyküde ormanlık bir alanın yanında, bir ölünün başında sabaha kadar nöbet beklemek zorunda olan iki köylünün hissettikleri duyguları, bir ölüyle baş başa bulunmanın ağırlığını, bu görevin ağırlığından kurtulmak ve zaman geçirmek için bulmaya çalıştıkları yöntemleri anlatır. Ve okuru farklı düşüncelere daldırır. “Felaket” adlı öyküde ise bir adamın hasta ve yaşlı karısını Rusya’nın berbat kışında, çelimsiz bir beygirin çektiği bir kızakla uzak bir noktada bulunan bir hastaneye yetiştirmeye çalışmasını görürüz. Adam hayatı boyunca karısına kötü davranmış, onu köy köy dilenmeye yollamıştır. Ancak şimdi karısı hasta ve adam pişmandır. Karısı bir iyileşsin, bundan böyle ona karşı iyi davranacaktır. Ama felaketler bir anda gelir ve olup biter. Adamın karısı yolda ölür. Adam bunu anlamak istemez, karısının hâlâ yaşadığına inanmak ister ve bu sebeple onunla onun bulunduğu tarafa bakmadan konuşur sürekli. Son olarak bu öyküden, adamın karısının öldüğünü anlamak istememesini gösteren güzel bir alıntıyla incelemeyi bitireyim o vakit. Bu öykünün geri kalanını ve diğer öyküleri merak ederseniz devamını siz getirirsiniz artık: “Yaşlı karısının yüzünde karın düşer düşmez erimemesine şaşar; bu arada karısının yüzünün uzamış gibi görünmesini, soluk boz, kirli balmumu rengi almasını, sertleşip ciddileşmesini anlayamaz.”
Yolunu Şaşıranlar
Yolunu ŞaşıranlarAnton Çehov · İletişim Yayıncılık · 2017258 okunma
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.