Gönderi

Benim burada yapmaya çalıştığım da bu- sizi kışkırtmak ve zaten olduğunuz ama unuttuğunuz şeye doğru çekmek. Size sadece hatırlatıyorum bunu. Sufiler der ki, din başlı başına iki şeyden meydana gelir. Biri fakr yani hiç kimse, hiçbir şey, egosuzluk, tevazu kavramıdır. Fakr sözcüğü bunların tümünü kasteder. Temel nokta varoluştan ayrı olmadığındır. Ego olgusunu yaratan şey kendini varoluştan ayrı düşünmektir. Ve sana, “Ben biriyim” ve sonra “özel biriyim” diye düşündüren şey egodur. Sonra bunu kanıtlaman, rekabete girmen, hırslanman ve başarman gerekir. Sonra zamanın kumlarında ayak izini bırakman; tarihe ismini kazıman gerekir. Sonra içinde her türlü arzu belirmeye başlar. Ama tüm arzuların kökeninde yatan şey “Ben varım” diye yanlış bir fikrin kabul edilişidir. Kişi bu fikri bir kenara bıraktığında bir fakir olmuştur artık. Fakirin gerçek anlamı budur. O yalnızca dilenci ya da yalnızca yoksul anlamına gelmez. Gerçek yoksulluğu oluşturan egosuzluktur. İsa’nın, “Ruhen yoksul olmadığınız taktirde benim Tanrı krallığıma giremeyeceksiniz” derken kastettiği de budur...ruhen yoksul olmak. Para ve pulundan vazgeçip dışta yoksul olmak çok kolaydır; çok kolaydır bu. Ama bu içsel anlamda yoksullaşmana yardım edeceğine tam tersine engel olabilir çünkü bir şeylerden vazgeçen kişinin egosu son derece güçlenir. “Bak ne kadar çok şeyden vazgeçtim. Ben sıradan bir fani değilim. Büyük bir ermiş, bir aziz, bir mahatmayım- herşeyden vazgeçtim” diye düşünmeye başlanır.
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.