Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

485 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Anna Karenina - 1. Cilt
Anna Karenina - 1. Cilt
incelememden sonra geldik 2. cilde. İlk cildi incelerken diğer karakterlere gereğinden fazla yer verildiğini düşündüğümü ama bunun hikaye bütünlüğü açısından bir önemi olup olmadığını bilmediğimi söylemiştim. Yokmuş. Yani kitap gerçekten çok güzel, çok akıcı, ilgi çekici ama vaad ettiğini karşılamıyor. Bu kitap evli bir kadının yasak aşkını ve toplumun ona bakışını anlatmıyor, ana konusu bu değil, adı Anna Karenina olsa da Anna sadece yan karakterlerden birisi. Levin ve Kiti'nin aşkı Anna ve Vronski'den daha çok anlatılıyor. Levin, kitaptaki herkesten daha fazla anlatılıyor. Neden kitabın adı Dimitriyeviç Levin değil onu anlamadım. Bunun beni neden rahatsız ettiğini size şöyle özetlemek istiyorum: Batman filmi vizyona girecek diye ortalık yıkılıyor, konusunu açıp okuyorsunuz Batman, yorumlara bakıyorsunuz Batman, bilet alıyorsunuz gidiyorsunuz ve 2 saatlik filmde Batman toplam 30 dakika görünüyor. Geri kalanında Alfred anlatmışlar hep. Alfred'in malikanede neler yaptığını izliyorsunuz sürekli. Alfred bir kadına aşık olmuş reddedilmiş onun aşk acısını izliyorsunuz habire. Bir gün diyor "Şu bahçeye gül dikeyim" 10 dakika boyunca o gülleri kimden aldı, kaça aldı onu izliyorsunuz ama diğer tarafta Batman düşmanıyla dövüşüyor orada kesmişler sahneyi. Şimdi bu film dünyanın en muhteşem filmi de olsa aynı zevki almanız mümkün mü? Değil bence çünkü ben filme Alfred'in hikayesini öğrenmek için gitmedim. Vaadedilen ile verilen aynı değil. Bundan bağımsız olarak iki ciltte sadece Anna'nın hikayesinde kafamı karıştıran bazı noktalar oldu. Öncelikle ilk cildin sonunda Anna boşansa da kocası ölene kadar evlenemeyeceği bilgisi verilmişti bize. Bu bilgi ilk cildin sonlarında verilmişti o zamana kadar neden boşanmak istemediğini de anlamamıştım. İkinci ciltte ise Vronski Anna'nın boşanmasını ve onunla evlenmesini istiyordu. Bir değişiklik olduysa da biz bunu öğrenemedik. Ne oldu? Kanun mu değişti? Başka bir yol mu bulundu? Nasıl evlenebiliyorlar bilmiyoruz. Aleksey Aleksandroviç karakterini çok sevdim, ona çok üzüldüm. Kitap her ne kadar Anna üzerinden toplum baskısına ve ataerkil düzene yönelik olsa da aslında aynı toplum Aleksandroviç'i de baskılıyordu. İlk ciltte özellikle aldatılan bir koca olarak ne yapması gerektiği konusunda hiçbir fikri yoktu. Toplumun sunduğu tek seçenek düelloydu ve o, bunu saçma buluyordu. Neden kendisini aldatan bir kadın için ölmesi ya da öldürmesi gerektiğini anlamıyordu ki çok haklı. Namus kavramının kadınlar üzerinde yarattığı baskı kadar erkeklerin üzerinde de bir namusunu koruma, temizleme baskısı var ve bence bu çok güzel anlatılmıştı, yine de o kadar dikkat çekmediğini düşünüyorum. Kimi zaman intikam duygusuyla hareket etse de bu yaklaşımı da anlaşılabilinir bir tavır. 19. yy şartlarını bırakın bugünün şartlarında bile oldukça olgun karşıladığını düşünüyorum durumu. Diğer yandan Anna onun bu olgun tavrını, alttan almasını ataerkil zihniyete körü körüne bağlı olarak onursuzluk diye nitelendiriyordu. Kendisini ve sevgilisini dövmesini, öldürmesini daha onurlu buluyordu yani toplumda dışlanmasına sebep olan eşitsizlikten şikayet etse de kendisi de bunu başkasına yapmaktan çok çekinmiyordu. Kitapta ara ara bilgisi verilen ya da ima edilen başka bir durum da aslında evli kadınların kocalarını aldatmanın sosyete içerisinde o kadar az rastlanır bir durum olmadığı ama bunu farklı bir boyuta taşıdığı için Anna'nın kötü gösterildiği. Bu da ilginç bir şey. Anna gayet gizli saklı ilişkisine devam edebilecekken kocasıyla ayrıldığı için aslında kendisini ifşa etmiş oldu ve dışlandı. Hali hazırda aldatılan erkekler ise Aleksandroviç'i küçük gördü ya da ona acıdı. Bence bu da kitabın ilginç noktalarından birisiydi. Özellikle ikinci cildi okurken Anna karakterinden çok fazla uzaklaştım. Bir şekilde sevgisini bölemiyor oluşu, aynı anda birden fazla şeye sevgi besleyemiyor oluşu çok sinirimi bozdu. Oğlunu severken kızını sevemiyor, Vronski'yi severken oğlunu sevemiyor, kızını severken oğlu aklına bile gelmiyor vs bu beni çok rahatsız etti. Ne istediğini bilmemesi gibi de değil, nasıl anlatabilirim bunu tam olarak bilmiyorum. Mesela Avrupa'dayken kızıyla ilgileniyor ve oğlunu tamamen unutmuş oluyor. Dönüyorlar, oğlunu görmeye gidiyor ve sonra kızından tiksinerek bahsediyor, aynı anda sadece bir kişiyi sevecek kotası varmış gibi davranması, birisine sevgisi yükselirken diğer sevdiklerini direkt yok sayması gerçekten biraz irite edici. Aynı durumu aslında eşinde de yaşadı, Vronski'yi sevince Aleksandroviç bir anda dünyanın en iğrenç insanı oldu onun gözünde, yani... neden? Tabii ki kitabı okumadan önce intihar edeceğini biliyordum karakterin ama ben çaresizlikten, baskıdan ya da psikolojik olarak çöktüğü için intihar edeceğini düşünmüştüm oysa ki sadece Vronski'yi pişman etmek için intihar etti. Evet yaşadıkları gerçekten zor geliyordu, daha önce aklından bir çok kez intihar geçmişti ve hepsi gerçekten çaresizlik anlarıydı ama intihar ettiği nokta kesinlikle çaresizlik değil intikamdı. Sırf üzülsün, "Beni çağırmış ama ben gitmedim" desin, "Küs ayrıldık" diye ağlasın diye intihar etmesi karakterle kurduğum pamuk ipliğine bağlı bağı da söktü attı. Son olarak 19. yy Rusya'sında kaynana terörüne değinmek istiyorum. Oğlu sosyeteden dışlanana ya da terfileri reddedene kadar ilişkilerini destekleyen kadının bir anda Anna'dan nefret etmesi de beni ayrıca delirtti. Birlikte yaşadıklarını, bir çocukları olduğunu, iyi kötü bir ilişkileri olduğunu bildiği halde oğluna kız beğendirmeye çalışması zaten rezaletti de üstüne üstlük bir de öldükten sonra bile hala Anna'yı kötülemesi daha da sinir bozucuydu. Semra Kaynana mısın mübarek? Evet, bu aşırı edebi ve yüksek elitizm içeren incelememi burada noktalıyorum, sevgiler.
Anna Karenina - 2. Cilt
Anna Karenina - 2. CiltLev Tolstoy · İskele Yayıncılık · 2017554 okunma
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.