“artık sırtımızda böyle
demir ve pas kokulu
bir yara açamayacak olmanın hancıyla
yolumuzun hangisi olduğunu öğrenmenin
vacip olduğunu bildik bileli
yolun ve yağmurun tüm kaidelerini ezerek
çıktık patikalardan kaf dağına
buna ideoloji diyenlerin üzerine
toprak atmak vefasıydı ellerimizin,
toprağa
ve bir fermuar gibi yardığımızda zifiri karanlığı
alaca bir mumla sabahı beklediğimizde
mucip bakışlar altında anladık ki
ütopya değil bu”