Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tanrıların tanrısı Zeus artık tahtında oturmaktan çok sıkılmıştır ve bir gün dünyaya insanların olduğu bölgelerden birine gitmek, vakit geçirip gözlem yapmak istemiştir. Elbette kudretli tanrısal formuyla değil, bir dilenci kılığına girerek dikkat çekmek istemiyordur. Zeus insanların içinde sessizce gezer, onların bu denli bir telaş içerisinde olup kendilerini bu kadar yıpratmalarına anlam verememiştir. Sonradan kısıtlı yaşam sürelerini düşünüp, bir de kendi limitlerini fark ettiğinde bu kadar telaşı anlamlı hale getirmeyi başarmıştı zihninde. Fakat bir anda korkmuştu, evet tanrıların tanrısı yüce Zeus. Onu bir avuç insanın yaşamı ürkütmüştü; çünkü daha önce hiç böyle hissetmediğini fark etmişti. Bu zavallı ölümlülerin bile sahip olduğu yaşama isteği, hayata tutunma biçimleri ve sonlarını bilerek yaptıkları eylemler daha önce Zeus bile buna sahip olamamışken, nasıl olur? Endişe içerisinde Zeus ilerlemeye devam ederken kenarda boş duran ve hiç bir şey yapmayan birini görür yüzünde "sonunda" gibi bir ifadeyle. Kıyafetleri, saçı ve tenine bakıldığında diğer insanlar gibi değildi. Dışarıda pek ilgisini çeken bir şey olmadığı anlaşılıyordu. Dilenci formunda ki Zeus ona doğru adımlarını yalpalayarak ve küçük küçük gerçekleştirmekteydi. Aklından bir ölümlü olmanın bu kadar sıkıcı ve yorucu olduğu tamamen çıkmıştı, kalp atışlarını bile duyamıyorken. Yanına geldiğinde bu ilginç adama sordu; Burada ne yapıyorsun böyle? İnsanlar bu kısa hayatının her anını değerlendirmenin telaşı içerisindeyken sen sadece oturmuş gökyüzünü izliyorsun. Kafasını öne doğru eğip, göz bebeklerinin o tarafa yönlenmesiyle onu incelemeye başlamıştı. Zeus'un yırtık paçaları ve isten kararmış tenine baktı, suratında kısık bir gülümsemeyle söze devam etti: Belli ki çok farklı değiliz, ikimizin de beklentileri aynı, sadece yaşamak dedi. Elbette bir tanrı olduğunu bilmiyordu bu yaşlı dilencinin ve devam etti: Cebinden gelen seslere bakacak olursak ihtiyar sen sadece bu günü değil, sonra ki günü ve daha sonra ki günü yaşıyorsun; bu kadar kısa bir hayat için yarın yaşayacağını bilmeden bu gününü yok etmeye değer mi? Bu sözleri duyan Zeus hemen başı boş bu adama ; sözlerin etkileyici, peki ya bir tanrı olsaydın kaygılanacağın şeyler sizin bu hayatta yeterinde yaşamamış olmanızla ilgili olur muydu? Uzunca bir ömür yaşamayı kendi mutluluğuna tercih eder miydin? Mutluluğu yaşanılabilir kılan tanrıların size verdiği ölüm mü? Aslında bir daha düşündüm de şuan anlıyorum; siz sadece kırıntılarla yaşayan ve duyguların sahte yanılsamalarısınız. Onların gölgelerinde küçülüyorsunuz ve gece ile birlikte daha önce hiç doğmamış gibi yok oluyorsunuz. Unutuluyorsunuz, nefretinizi ve sevginizi hatırlamıyor, güneş doğduğunda kalanlarınız ile birlikte tekrar aynı döngüyü yaşıyorsunuz. Ben ise tanrıların tanrısı Zeus, yıldırımların ve gökyüzünün kudretli efendisi, sonsuzluğun ve gerçek bilgeliğin sahibiyim. Fırtına ekenim, kasırgalarla yok eden yağmuruyla can veren Zeus'um! Burada duruyor bu güçlü kalbimi sizin pervasız duygularınızla meşgul ediyorum. Parıldayan gökyüzü bir anda heybetli bu kükremeyle koca soluk bir griye dönüştü. Gözleri bir elma kadar büyüyen ve yerinden korkuyla kalkan bu genç adam şöyle seslendi; sonsuza kadar yaşayasın yüce tanrı. Sonsuz yaşamın bir lanet mi yoksa lütuf mu olduğu bilinmez. İnsan bu denli uzun yaşamadığı için duygusal seyreltiye uğramadan gözlerini yumar hayata. Duygusal seyrelti; bir kalıptır, insan ve zaman ile ilişkilidir. Biyolojik olarak sağlıklı kalmak ölümümüzle sonuçlanacak en iyi tedavidir.
··
388 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.