Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yaşandığına Şahit Bulunamayan Günün Gömütünden Ortaya Saçılanlar
Kuşlar; günün son voltasını, kaldığım muhitin yakınlarında daireler oluşturarak hatta belki de dalgalı ruhumun feryatlarını dile getirircesine uçuyor, şakıyor ve yeryüzünü selamlıyorlar. Sarı renkli sokak lambalarının yanmasıyla beraber bu ışıkların kasvetli hava oluşturduğu sokaklar, günün yoğunluğunun yerini akşamın kasvetli havasına bırakacağının habercisi. Gökyüzünün bir kısmının açık mavi ve  bir kısmının kurşuni rengi bu kasvetli havaya daha bir yoğunluk, daha bir yılgınlık katıyor. Ağaçlar ve çiçekler ıtır kokularını ve serinletici havalarını esirgeyerek, rüzgara rağmen yapraklarını hışırdatmak istemiyormuş havası katarak günün gizemine gizem katıyorlar. Sokaklardaki otomobillerin seslerinin kirliliği düşüncelerimin içinde girdaplarda yolumu kaybetmeme sebep oluyor. Gördüğüm her şeyin ve herkesin bana karşıymış izlenimi vermesi karşısında bu düşüncelerimin kaynağının gözlerim değil de bir ruh karmaşasından çıkan fikirler ve bu fikirlerin neticesinde doğanın sadece kirli yüzüne tanık olduğumun farkına varıyorum. Evet, bugün Pazar ve seher vaktine kadar geçen saatlerin ardında kalmışsa ruhumdan arta kalanlar, bunlarla cümleler kurup ortaya ışıltılar saçmaya çalışacağım. Belki de cümlelerim yarım yamalak, belki de yorgunum, belki de gövdemin içindeki kalbimin cam kırıklıklarının her hareketimde çıkardığı seslerden ürkerek; hareketsiz, fersiz, donuklaşmış bakışlarımla ortalığa faltaşı gibi açılmış gözlerimle manasız ve bir o kadar anlamsız bakışlar yöneltiyorum. Kısacası bugün, bebeğinin susmaması karşısında  okuduğu ninnilerin, sesinin bozukluğu sebebiyle bebeği daha bir ağlamaya meyyal hale getirmesi sebebiyle kendisini bebeğinin karşısındaki yatağa atan bir anne kadar çaresiz  bir gün. Ve bugün geçtikten sonra haftanın iki günü arasında hiç olmamış bir gün olmasının istenciyle zehir zemberek işleyen zamanın ve saatlerin tıkırtılarının bitmesini istiyorum. Bu ruh halinin hangi olay ve hangi netice sonucu oluştuğu ise bir meçhul. Çünkü bazen bazı şeyler olur ki, artik olayı anlatmak manasız, zevksiz, gereksiz hale gelir. İşte tam da bu yüzden olaydan sonraki yılgınlığın, kolumun sandalyeden aşağı bir sarkac gibi sağa sola yalpalamasının bu olayın kendisinden çok daha muhim, çok daha derinlemesine; çevreme, çevrelere ve dünyaya bir mesaj ulaştırdığını düşünüyorum. Kelimelerin bir kılıç ve kalkan görevi yürüttüğünü sanıyor, temenni ediyorum. Kırılgan ruhumun içinde hayata karşı bir türlü kararlılıkla atılamamış adımları sözlerle ifade ederek, kötü insanlarin pratikte kazandıkları başarılara karşı yazarak, onlara karşı kaybedilen fiili savaşımın sancısını hafifletmeye çalışmak amacıyla kendime bir kalkan oluşturmaya çalışıyorum. Ah! Unutmuşum. Akşam yerini gecenin karanlığına bırakmaya başladı. Güneşin tamamen ortadan çekilmesiyle yıldızlar gökyüzünde bir orkestra gibi dizilip gösterilerini yapmaya hazır halde yerlerini almaya başladılar. Bütün astrolojik ve mitolojik bilgilerimi topluyorum ve yine de yıldızlar arasinda bir uyum bir birliktelik arayıp senin adını  gökyüzünde göremiyorum. Galiba yıldızlar bile bizim kavuşmamızı istemiyorlar. Ah! Hayır gene unutmuşum. Bugün olay anlatmayıp sadece sonucundaki ruh halini ortaya koymanın daha muhim olduğunu söylemiştim. Kelimelerle kavuşmayı dilemek bir sevgi gösterisi değil, bir düşük zeka örneğidir. Ama yine de gökyüzünde adını görmek istememi mazur görmeni isterim. Çünkü mesela ben içimde bir zamanlar projeksiyon aletiyle kalbimi ve ruhumu olduğu  gibi yansıtırken, insanlar sadece bir et parçası  diyerek dalga geçtiler. Bunu izleyip gülmeyen bir tek sen, yalnız sen, daha ölmemiş, daha herkesleşmemiş bir insan kalbi görmenin  mutluluğuyla orada öylece bakakaldın. Bırak da yıldızların bir kereliğine de olsa senin adını yansıtmalarını dileyeyim. Bugün Pazar, bugün senin o hayranlıkla baktığın kalbimi strecleyip buzdolabına bir daha oradan çıkarmamam gerektiğini  söyleyerek elimden aldılar, sesimi çıkaramadım. Damarlarımdan her saniye çekilen kanın uğultusunu duyuyorum. Yüzümün mezar taşı rengine dönüşmesi, şakaklarımda düşüncelerin yoğunluğuyla beliren damarlar yaşadığım her anın daha bir yokluğa gömüldüğünün habercisi. Her şeyin eskiyeceği ve anlamını yitireceği dünyada, şu an kullandığım cümlelerimin de eskiyeceğini ve mazide kalacağını biliyorum. Ruhumdaki dinginligin de yerini coşku ve heyecana bırakacağını da biliyorum. Bugunun bitip güneşin çıkacağını ve hafif dalgalı denizlerin gelgitlerle sürekli yenilenecegini de biliyorum. İnsan denen varlığın yaşayabilmesinin teminatının bu olduğunu da biliyorum. Ama benim kalbimi aldılar sevgilim rica etsem onu bana geri verir misin? Pazar bitti ve Güneş sanki hiç Pazar olmamış gibi dünyaya şavkımaya başladı. Kalbi alınan delikanlı, bakışlarını Güneşe çevirerek kalbi olmadan hissizce gülümseyerek selam verdi. İnsanlar onun bir insan mı yoksa bir kuş mu olduğunu anlayamadılar. Onur Değer   
··
283 görüntüleme
Bırçi okurunun profil resmi
Üstadım gömüt ne demek 🤔
Onur DEĞER okurunun profil resmi
Ölünün ardından kalan eşyalar gibi düşünebilirsiniz evlatlarım:)
Bırçi okurunun profil resmi
Kitabınız bu denemelerin derlenmesinden oluşacaksa söyleyin lütfen burada okuyup tüketmeyelim hemen :)
Onur DEĞER okurunun profil resmi
Bunu düşünmemiştim lakin bu yazıların patentini alamadan adınıza kitap basarsanız bozuşuruz........
Bırçi okurunun profil resmi
Ahahha düşünmedim değil :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.