Gönderi

266 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
Baştan söyleyeyim, uzun bir inceleme olacak. Zaten böyle bir kitaba da kısası yaraşmazdı. Zira incelenecek o kadar nokta, söylenecek o kadar şey var ki... Totaliter: Hak ve özgürlüklerin baskı altında olduğu demokratik olmayan devlet düzeni. Bu kelimeyi ilk olarak ilkokuldaki Sosyal Bilgiler kitabında Atatürk'ün bir konuşmasında okumuştum. "Bahsettiğim totaliter ya da mandater bir çağdaşlaşma değildir." diyordu Mustafa Kemal. O zaman ne demek istediğini tam olarak anlamamıştım ama bu kitap totaliter çağdaşlaşmanın ne demek olduğunun en mükemmel örneğini sunuyor bize. Devlet eliyle makineler tarafından doğurulan, son teknolojilerle devlet eliyle şartlandırılarak büyütülen ve toplum ve yine devlet için çalışan mühendislik ürünü insanlar... "Herkes, herkes içindir." anlayışını savunan, anne sözcüğünün müstehcen, baba sözcüğünün kaba ve argo sayıldığı, ayağı toprağa basmayan, hem maddi hem manevi anlamda sürekli uçan bir toplum... Toplumu ve insanları tek elden yöneten "totaliter" Dünya Devleti ve bunların hepsinin ortasında kalmış, toplumun şartlandırma ve soma haplarıyla sağladığı yapay mutluluğundan bıkan, gerçek tehlike ve günah isteyen Vahşi... Kitap arkadaşım
Vildan Eyüpoğlu
Vildan Eyüpoğlu
'nun hediye ettiği bu kitabı içerik açısından daha fazla incelemek isterdim ama bu bağlamda yeterince aydınlatıcı inceleme var. Ben biraz daha farklı bir bakış açısından yaklaşmak istiyorum olaya. Kitap distopya tarzında yazılmış ve bu tür kitaplar gelecek hakkında karanlık kehanetlerde bulunur. George Orwell'in 1984'ündeki gibi, bu kitaptaki gibi sizi çaresizliğe iterler. Kendinizi Winston Smith'in ya da Vahşi'nin yerine koyarsınız ve ne yaparsanız yapın toplumun değişmeyeceğini, mutlaka ama mutlaka yönetim tarafından engelleneceğinizi bilirsiniz. Bu tür distopyalar edebi yönüyle bizlere muhteşem bir edebiyat ziyafeti çektirirken aynı zamanda bugünkü toplumun da bir gün değişebileceğini, yapılan anketler sonucunda belirlenen, dünyada en çok sevilen sözcük olan "anne" sözcüğünün bile bir gün ağızlarda iğrenilerek söylenebileceğini ve ayıp karşılanabileceğini anlıyorsunuz. O yüzden bugünkü konumunuza minnet ediyor ve biraz daha mutlu oluyorsunuz. Somalarla sağlanan yapay mutluluk değil ama, acıların sonucunda ulaşılan gerçek mutluluk. Bu tür kitaplarda oluşan toplumun en önemli sebebi yapılan devrimler ve geçirilen savaşlardır. Cesur Yeni Dünya'da var olan toplum, Henry Ford'un yaptığı sanayi devrimi sonrası oluşmaya başlamış, bilim sınırsız şekilde gelişmiş, Dokuz Yıl Savaşları'ndan sonra bilim de halkın huzuru, refahı için kısıtlanmıştır. Tabiri caizse insanlara zorla mutluluk yaşatılmıştır. Distopyaları okuduğumuzda görüyoruz ki, aslında her devrim, her düşünce ve her toplum-bu kitapta olduğu gibi halkın mutlak mutluluğu için uğraşıyor olsa bile-, yobazlığa, gericiliğe ve tutuculuğa gebedir. Kitlelerin peşinden sürüklendiği her fikir içinde tehlike barındırır. Sanırım kitaptaki toplumun özetini veren en güzel cümleler şunlardır: Yönetici güçlü, derin sesiyle, "Hepiniz hatırlarsınız," dedi. "Sanırım hepiniz Ford'umuzun o güzel, vahiy edilmiş deyişini hatırlarsınız: Tarih saçmalıktır. Tarih," yavaşça tekrarladı, "saçmalıktır." Elini savurdu ve sanki tüy gibi bir dokunuşla bir parça tozu silkelemiş gibiydi, bu toz da Harappa uygarlığıydı, Keldani şehri Ur'du; örümcek ağlarıydı, Teb'di ve Babil'di, Knosos'tu ve Miken'di. Silkele, silkele; hani Odysseus nerede kaldı, Eyüp nerede? Ya Jüpiter ve Gotama berede? İsa'ya ne oldu? Silkele; ya o Atina ve Roma denen, Kudüs ve Orta Krallık denen antik pislik zerreleri, hepsi yok oldular. Silkele; İtalya'nın bulunduğu yer boşaldı. Silkele, katedralleri silkele; Kral Lear ve Paskal'ın düşüncelerini silkele. Silkele, Tutku'yu silkele, Requiem'i silkele, Senfoni'yi silkele... Evet, 1984'te de, Cesur Yeni Dünya'da da tarih yok edilmiştir. Çünkü kitabın içinde en sevdiğim karakterlerden biri olan Denetçi Mustafa Mond'un da belirttiği gibi, yeni bir toplum yaratmak için tarihin silinmesine ihtiyaç vardır. Bu kitap bize tarih okuyuculuğunun da önemini anlatıyor aynı zamanda. Çünkü geçmişini bilmeyen şimdiyi de sağlam temellere oturtamaz. Shakespeare'den sık sık alıntı yapan ve insanda bu büyük şairi okuma isteği uyandıran bir kitap bu. Zaten ismi de Shakespeare'in Fırtına adlı oyununda geçen bir cümleden geliyor. Sonlara doğru Vahşi ile Mustafa Mond'un arasında geçen konuşma tüyler ürpeticiydi. Vahşi'nin toplumdan uzaklaşma çabası ve Vahşi ile Lenina'nın arasında geçen ilişki de anmaya değer konulardan. Aynı zamanda kitapta baş karakter eksiği var. İlk başlarda tamamen Lenina Crown ve Bernard anlatılırken sonradan onlar unutulup Vahşi'nin hikayesine geçiliyor. Ama bütün karakterler bir şekilde kendi hikayelerini tamama erdiriyorlar. Kitap bana ilk geldiğinde çok sevinmiştim. Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı ve çarçabuk bitirdim. İnsana yeni ufuklar açan, farklı bakış açıları kazandıran bu tarz kitapları da herkese tavsiye ederim. Keyifli okumalar...
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160.6k okunma
··
17 views
NigRa okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş,benim de okumak istediklerimden.
Vildan Eyüpoğlu okurunun profil resmi
Beğenerek okumanıza çok sevindim :) teşekkürler..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.