Gönderi

Mevdudi'ye Göre Devrimin İmkanı
Reform ve Devrim Mevdudi tutum ve değerlerde köklü bir değişiklik olmadığı sürece ahlaki olmayan ve insanlıktan çıkaran mevcut hâkim düzenin, insani bir düzen ile değiştirilemeyeceğini fark etmiştir. Mevdudi, bir gecede toplumsal dönüşümü sağlamanın mümkün olduğunu ve bunun arzu edilebilir bir şey olduğunu dahi düşünmemiştir. O, yeni bir düzene giden yolun yalnızca dua ve iyi niyetle döşenebileceği yanılgısına da düşmemiştir. Düşmanı suçlamak ya da suçu kadere yüklemek bir işe yaramaz. Ancak şartlar çok ağır olsa da inançlı bir kimseye düşen vazife hiç bir zaman aciz hissetmemektir. İnançlı bir kişinin öncelikle yapması gereken şey, kalbinden bencilliği çıkarıp atarak kendine yeni bir başlangıç yapmasıdır. Bu durum değişimin, değişen temsilcinin ahlaki gücüne bağlı olduğunu göstermektedir. Mevdudi'nin cesurca ortaya koyduğu üzere insan hayatı fiziksel yasalara değil ahlaki yasalara tabidir. ... insanın yükseliş ve gerilemesinin temel nedeni ve kaderi üzerinde en büyük etki, ahlaki gücünün kapsamı ve kalitesidir (Mevdudi, 1984, s. 94). Ona göre ahlaki varlık insandır. Ahlak, yozlaşma ve suistimal ayartmalarına karşı bir kalkandır. İktidarın yozlaştırıcı etkisinin ahlaki ilkelere bağlı kalarak kontrol altına alınabileceği inancı, pratikte işe yaramayacak kadar ütopik görünebilir. İslam'ın son peygamberinin Medine devletini yöneten 400 arkadaşının başarılı bir şekilde “insanlığı olabilecek en iyi şekilde” temsil etmiş olması ve Mevdudi'nin, İslam'ın davası için kişisel bütünlük ve tartışmasız fedakârlık gücü ile nitelendirilen bir grup insanın üretilmesindeki başarısı, Mevdudi'nin yönteminin işe yarayabileceğini söylemek için yeterli olmuştur. Her hâlükârda bu, Mevdudi için tek yöntemdi. Zalimlik, sömürü ve adaletsizlik sorunu ancak bu sorunların köküne inerek çözülebilirdi. Mevdudi'ye göre en iyi yol, cihada katılmalarını ve dünyada Allah'ın hükmünü tesis etmelerini sağlamadan önce hizmet için gönüllü olan herkesi eğitmektir. Mevdudi'nin ahlaki olarak dürüst olanlar tarafından üretilen hayır etkisi üzerine yaptığı vurgu, bu niteliklerin olmadığı herhangi bir duruma ve sonuçta sürüklenmesi kaçınılmaz eşi benzeri görülmemiş bir felakete dair bir işarettir. Mevdudi'nin savunduğu sosyal dönüşüm, insanların zihinlerinde ve kalplerinde değişiklikler olacağını öngörmüştür. Fransızlar, Naziler ve Rus devrimleri, nefret ve şiddet araçlarını benimsemek ve statükoya ve onun toptan yıkımına açıkça tepki göstererek insanları değiştirmeye çalışmak noktalarında yanılgıya düşmüşlerdir. İhtiyaç, insandaki değişim sorununu onun düşünceleri, amaçları ve davranış modeli içerisinde ele almaktır. Bu tür değişiklikler öyle bir gecede gerçekleştirilemezler. Olması gerektiğinden daha hızlı da gerçekleşmezler. İnsan organizmasında olduğu gibi toplumda da güvenli bir değişim hızı vardır. Gönüllü ve barışçıl değişiklikler yavaş olabilir ancak daha kalıcı da olabilir. Tarih boyunca şiddet içermeyen katılımcı değişimler meydana gelmiştir. Erich Fromm'un işaret ettiği üzere “işçi sınıfının acımasız sömürü nesnesi olma durumundan Batı sanayi toplumunun etkili ekonomik ortaklarına dönüşmesi, şiddet içermeyen bir değişimin örneğidir” (Fromm, 1964, s. 5). Ancak bu tür değişiklikler, kuraldan ziyade istisna olmuştur. Fakat Mevdudi'nin hedeflediği şey de istisnadır. Toplumun toptan dönüşümünü amaçlayan İslam devrimi, bireyin kişisel reformuyla başlayarak yavaş yavaş gerçekleştirilmelidir. Yaşamını sosyal belirsizlik, sömürgecilik ve ulusal ön yargı ile mücadele ederek geçiren Mevdudi, büyük ve kalıcı değişikliklerin öyle istenildiği zamanda anında ve kısa sürede nasip olmayacağını biliyordu.
Abdul Rashid Moten, Günümüz Pakistan'ında İslam Düşüncesi: Allame Mevdudi'nin Mirası, s. 159-160.
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.