Gönderi

Sabah ya da akşam, cuma ya da pazar fark etmiyordu, hepsi birdi; içini oyup kemiren, bir an bile hafifletmeyen, ızdıraptan kıvrandıran ağrı, umutsuz bir şekilde kaybolmaya yüz tutmuş, ama henüz sönmemiş yaşama bilinci; hep korkutucu, nefret uyandırıcı, tatsız ama gerçek olan ölümün yaklaşması ve hep aynı yalan, riyakârlık. Böyle bir durumda günlerin haftaların saatlerin ne anlamı vardı ki artık?
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.