[189] Resûlullah’ın (s.a.), Mekke’de gerçekleşen âyetlerinden/mucizlerinden biri şudur: Resûlullah (s.a.), onları [ Kureyş’i] bir araya topladığı, onlara öğüt verdiği, kendisine tâbi olmaya ve üzerinde bulundukları babalarının dinlerinden ayrılmaya davet ettiği zaman, onun sözünü reddettiler ve birbirlerine koşarak şöyle dediler: Gidin ve ilâhlarınıza tapmaya devam edin (Sâd, 38/6); O [ Muhammed], ilâhları tek bir ilâh mı yaptı? (Sâd, 38/5). Onlar sayıca çokluklarına, güçlerine ve mallarına güvenerek ona [ Muhammed’e] tehditte bulundular. Resûlullah’ı (s.a.) zayıf ve tek başına görmeleri onları aldattı. Resûlullah ise bu halde olmasına rağmen, o da onları tehdit etti. Bunun üzerine Allah şu âyeti indirdi:(O Kureyşliler çeşitli) gruplardan oluşan, şurada bozguna uğratılmaya mahkûm olan bir ordudur (Sâd, 38/11). Gerçekten de Resûlullah’ın bildirdiği şekilde oldu ve sonuçta kazanan kendisi oldu.
[190] Bu durumu iyi düşün! Onda büyük ibretler vardır. Çünkü Resûlullah (s.a.), en güçsüz durumda bulunduğu, onlarla birlikte yaşadığı, onların elleri ve avuçlarının içinde bulunduğu bir hâlde, savaştan önce ve bir cemaat oluşturmadan evvel onları savaşla tehdit etti. Bu da, onları onu öldürmeye ve kökünü kazımaya sevk etti ve ona kötülük yapmak için gayret göstermeye ve ellerinden geleni yapmaya tahrik etti.
[191] Allah’a güvenmedikçe, kendisine indirilene ve vahyedilene itimat etmedikçe, hiçbir akıllı böyle bir şey yapmaz. Tam mânasıyla düşündüğün zaman, nebî ve resûl kardeşleri -Allah onların hepsine salât etsin- içinde zayılık ve yalnızlık bakımından Resûlullah’ın (s.a.) benzerini göremezsin. Kim kavmine böylesine muhalefet etmiş, onları böylesine tahrîk etmiş ve öfkelendirmiştir? Resûlullah, onlara ulaşacağı kuvveti, zorba milletlere galip geleceğini ve emîrliğin kendisinin olacağını, bu işler olmadan önce haber vermiştir. Gerçekten de söylediği kuvvet ve zafere ulaştı. İslâm, güneşin doğuşu gibi ortaya çıktı ve gündüzün yayılması gibi yayılmaya devam etti.