Kitabı okuyup, kapattığım da gayri ihtiyari "Eeee! ne olacak şimdi " dedim. Çünkü, Sabahattin Ali nin bir çok kitabını okudum. Ama bu kitap bana, okuduğum kitapların yüzeyde kaldığını söyledi. Bu kitap bana, Sabahattin Ali nin kitaplarını derinlemesine okumam için yediden okumamı sağlık verdi. Galiba da öyle olacak.
Osman Balcıgil'in okuduğum ikinci kitabı. daha önce "CELİLE" yi okumuştum.
Balcıgil'in kitaplarını okuduktan sonra ülkemizde bu gün olduğu gibi, dün de ileri ışık tutan aydınlarımızın, değerlerimizin nasıl çakıl taşları gibi sağa sola savrulduklarını, ne den hala karanlıktan aydınlığa kavuşamadığımıza bir kere daha şahit oluyorsunuz.
Bu kitapta Sabahattin Ali nin aşk yaşantısını özetleyen, maymun iştahlılığı, şıp sevdiliğini ifade eden bir söz çok hoşuma gitti, "Düğüne gider zurnaya, hamama gider kurnaya aşık olur."
Ama kitap, asıl onun yurt severliğini, karşısında kim olursa olsun doğrularından taviz vermediğini, ülkesinin modern çağı yakalaması için yapılması gerekenleri, çektiği acılara rağmen söylenmesi gerenleri söylemekten kaçmadığını açıklaması yönünden de edebiyatımızda önemli bir yer alacak olduğu kanısındayım.
Balcıgil in kitaplarında olduğu gibi bunda da Sizi tarihimize mal olmuş edebi, siyasi, entellektüel, sanat dünyasında isim yapmış dünden, bu günden kişi ve çehrelerle tanıştırdığı gibi bazı "tarihsel olarak" niteleye bileceğimiz kıyı da köşede kalmış unutulmuş olayları vakıaları da sizlere taktim etmesi alkışa şayan olduğunu belirtmeliyim.
Açık ve net söyleyeyim... Ben "Fosforlu Cevriye" yi çocukluğum da seyrettiğim, bu gün dahi şarkısını severek dinlediğim bir "şey" olarak algılamaktaydım. Meğerse kazın ayağı öyle değilmiş efendim. Suat Derviş gibi bir bayan yazarımız varmış bir çok eserinden birisiymiş Fosforlu Cevriye... Şimdi vızır vızır onun kitaplarını arıyorum, Ankara ve İstanbul da büyük kitapcılar da bulamadım. Vaktim el verdiğin de sahafların elini öpeceğim...
Eeee! şimdi yeniden okuyalım bakalım, Sabahattin Ali yi.
Lütfen sizlerde okuyun olmaz mı?