Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

117 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Wittgenstein ve Dil
Wittgenstein'in önermeleri dünyanın, mantığa ve bilmeye, dolayısı ile de bilime bir sınır koyduğunu göstermeye çalışır. Önermeler, anlamsızlığa - anlamı aşan anlamında- ve suskunluğa erme/suskunluğu örme ile sonuçlanır. Suskunluk ve anlamsızlık, burada bir vecd hali olarak kabul edilebileceği gibi, sınırlandırılmış sözün, sınırlandırılmış dünyada kendini tüketmesi gibi bir çaresizlik olarak da kabul edilebilir. "Anlam"ı, mantığın pozitivist anlamı ile bir nesneler arası kesinleşmiş bağlantılara yorumlayan Wittgenstein, bunun ötesinde, anlamın sınırlarına ulaşıldığından ve bu sınıra ulaşma ile ötesinin bilinemeyeceğini kabul ederek, ötesinde susmak gerektiğini söyler. "Anlamsız" olarak adlandırılan bu suskunluk evreninin, insanın varoluşundaki yerini ise açıklamaz. Felsefenin de aynı evrenin bir galaksisi olduğu ve bu galaksiden bakarak -dünya dışı bir galaksiden dünyaya bakmanın imkansızlığı ile- dünya ve bilmenin sınırları hakkında bir sonuca ulaşılamayacağını söyler. "Ebedi olan, içerisinde yaşanılan andır" aforizması ile geleceğe uzanan bir ebediyet kavramının yerine, içerisinde bulunulan ana saplanmış olan "yaşam" ile anın kendisini zamanın sınırı dışına çıkartarak özgürleştirdiği izlenimi vermektedir. "Dilin ve söylemin sınırına dayanıp merdiveni aşağıya devirmek" ile sonuçlanan felsefi bakış, dayanakları yok ederek, bağımsız bir varoluş ile yeniden yola koyulabilme anlayışı olarak yorumlanabileceği gibi, bilmenin ötesine geçerek hafiflemiş ve huzur bulmuş bir "olma" hali, olarak da tarif edilebilir. Post-yapısalcı metin çözümlemelerindeki, söylemler arası bağıntıdan çok, söylenmemiş olanın arayışında olma ile, suskunluğun kelimelerini tüketmiş olana özgü olmadığını; aksine ne kadar söylense de, sözcüklerin öznel fonetik ruhtan koparıldığında etki alanında kayıplar oluştuğu, ayrıca her suskunluğun kayıp kelimelerinin olabileceği düşünülürse dahi, kelimelere yüklenemeyen boşlukların da ayrıca, metne yansıma olanağı bulamayan, anlam üstü bir değere sahip oldukları düşünülebilir. Her dilin sözcük ve gramer değerlerindeki farklılıklar, dilde farklı canlılık vasıfları oluşturmaktadır. Ön eklerin ve harflerin birer değer, anlam ve canlılık oluşturduğu dillerin, sembolizmin propagandist özelliğini güçlü kıldığı dillerin ve hata müzikal değerleri olan orijinal dini metinlerin, bireyin var olma sınırlarını ne şekilde etkilediği, modern toplumlardaki yönetim erklerinin algısal ve propagandist söylem ve göstergelerinde, mitolojik sembol ve söylemleri kullanma yaygınlığı da dikkate alındığında, üzerinde çalışılmaya değer bir sorunsaldır. Yaşamda peşine düşmeye değer, en az bir sorunuz olması dileği ile...
Wittgenstein ve Dilin Sınırları
Wittgenstein ve Dilin SınırlarıPierre Hadot · Doğu Batı Yayınları · 200993 okunma
··
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.