Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

481 syf.
·
Puan vermedi
Yıllar evvel Üsküdar da bir sahafçıdan aldığım kitabı kütüphanemde bir köşeye koymuştum. Sahafçı: "çok okunan ve sevilen bir kitap tavsiye edeyim mi?" diye sormuştu. Çok okunması ve sevilmesi iyi bir kitap algısı yaratıyor elbette fakat bu algıyı zamanla kıranlardanım. Bu tavsiye ile almıştım Seranad'ı. Yıllarca gözüme göz kırpıp durdu Serenad kitabı. Bir türlü okumak için zamanımı ve isteğimi denk getiremiyordum. Bu süre zarfında kütüphanemde yazar çeşitliliğini görüp; “ Aaa, Zülfü Livaneli de mi okuyorsun?“ minvalde sorulara da  maruz kaldığı  oldu kitabın. İnsanların sadece kendi zevk ve fikirlerine hitap eden yazarı ve dahi kitaplarını okumalarını pek onaylamasam da, kitap okuma alışkanlığının zor kazanıldığı düşüncesinden yola çıkarsam; tabii ki sevecekleri kitapları okumalarını tavsiye ederim. Nihayet kitabı, evde pandemi kısıtlamalarının olduğu ve zamanımın bol olduğu şu günlerde okumaya karar veriyorum. Tabii ki  öncesinde kitap hakkında neler denmiş kısa bir araştırma yapıyorum. Genelde olumsuz hiçbir şeye rastladığım söylenemez. Hatta sahafçının dediği gibi seviliyor kitap. Bu da benim çıtamı yükseltiyor haliyle. Sayfaları çevirmeye başlamam ile beni heyecanlandıracak cümle avına çıkıyorum. İlk sayfalarda bir şiir ismine denk geliyorum fakat kitabın ne başında ne de sonunda bu şiirin tam metnini yazmadığını görüyorum yazarın. Bahsi geçen şiiri diğer okurlar da merak etmiş olacak ki İnternette buluyorum: Başka Bir Gökyüzü / Emily Dickinson Daima açık ve durgun Farklı bir sema, Ve karanlığa rağmen Değişik bir günışığı var orada; Solgun ormanlar dert değil, Sessiz tarlalara etme aldırış, Yaprakları yeşil Bir küçük orman var yaz kış- Ve parlak bir bahçe var, Kırağı  ve donun asla uğramadığı; Solmayan çiçeklerinin içinde Arıların canlı vızıltısını işitirim: Gel gir, bahçeme Yalvarırım kardeşim... Daha sonra altını çizmeye başlıyorum satırların, ama çok geçmeden bana göre gereksiz bir diyalog çıkıyor karşıma. Açıkçası kitabın sonuna kadar bu diyaloğun gerekliliğini kendime defaatle soruyorum. İyi niyetle mi yoksa bir manası var mı diye düşünmeden edemiyorum. İstemsiz bir önyargı oluşuyor zihnimde. Sizde de böyle bir ön yargıya sebep olmaması adına burada paylaşmıyorum diyaloğu. Serenad'ın ana kahramanı bir kadın. Ve onun çevresinde dönen ilginç olaylar hikayeye yön veriyor. Kitabın ikinci bölümünde ana kahraman Yaşlı bir profesör oluyor. Yazar ilk 200 sayfada ana hikayeyi gizliyor adeta. İlginç bir hikaye bekliyorsunuz artık fakat o ilginç olaya bir türlü sıra gelmiyor. Kitabın içerisinde bir hikaye bölümü oluşturulmuş. Burada ana hikayeden bir ipucu alacağınızı umarken hayal kırıklığına uğruyorsunuz; ne yazık ki asıl hikayeyi burada da anlatmıyor yazar. Açıkça söylemem gerekirse 481 sayfanın 150 sayfasını romandan çıkarırdım. Çünkü anlatacak okadar hikaye bulabileceği yerde, (kitabın konusu bir çok tarihi anıyı barındırabilir) yazar sarmal haline getirdiği gündelik rutinleri defaatle anlatıyordu. Ben de ne zaman konuya girecek ve beni şaşırtacak diye sabırla sayfaları çeviriyordum. İstediğim heyecan kitabın son çeyreğinde beni tatmin noktasına ulaştırdı. Ve, yarı heyecan, yarı merak, yarı hüzünlü olarak kitabı nihayete erdirdim. Kitabı okumak isteyenlere tavsiye etmekle beraber ilk başlarda metin fazlalağını tekrar dile getirmeyi borç biliyorum. Ve incelememe Serenad kitabından bir anekdot ile son veriyorum... Pascal üzerine yazılmış "Kötünün Zaferi" denemesinde Auerbach'ın Pascal'dan alıntıladığı giriş bölümü: " Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.“ ......
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,2bin okunma
·
98 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.