Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“Adalet ve adaletsizlik üzerine düşünelim”, diyor, iki bin beş yüz yıl önce yaşamış olan Aristoteles “Nikomakhos’a Etik” (Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara 1988)’inde. Adaletin ve adaletsizliğin hangi eylemlerle ilgili olduklarını, adaletin nasıl bir “orta” olduğunu, “hakkın” da nelerin ortası olduğunu, adı geçen eserinin Beşinci Kitabı’nda tartışır. Herkes “insanların adil olanı yapan insanlar olmalarını, adil eylemlerde bulunmalarını ve haklı şeyler istemelerini sağlayan huya adalet’; aynı şekilde insanların haksızlık yapmalarına ve haksız şeyler istemelerine götüren huya da adaletsizlik’ demek istiyor.” (age, s. 92–3) Araya girip ekleyelim: İslam ahlâkçıları, ahlâk kelimesinin tekili olan “hulk”a, huy anlamı verirler ve onu da “tabii”, doğal ile “müktesep”, kazanılmış huy şeklinde tasnife tabi tutarlar. Aristoteles huyun çoğunlukla karşıtından bilineceğini ve “çoğu kez de huyların taşıyıcılarından” tanınacağını belirtir. “Eğer iki karşıttan biri birkaç anlamda kullanılıyorsa, çoğu durumda arkasından ötekinin de birkaç anlamda kullanılması gelir... Hak’tan birkaç anlamda söz ediliyorsa, haksızlık’tan da” öyle. Keza adalet ve adaletsizlikten birkaç anlamda söz edilmektedir. “O halde adaletsiz insandan kaç anlamda söz edildiğine bakalım. Hem yasaya uymayan insanın, hem çıkarcı insanın, hem de eşitliği gözetmeyen insanın adaletsiz olduğu düşünülüyor. O halde açık ki, yasaya uyan insan da eşitliği gözeten insan da adaletli olacaktır. Öyleyse adalet’ yasaya uygun olanda ve eşitliği gözetende, adaletsizlik’ ise yasaya aykırı olanda, eşitliği gözetmeyende olur. Adaletsiz insan çıkarcı olduğundan iyilerle ilgilenecektir, ama hepsiyle değil; ancak talihlilikle ve talihsizlikle ilgili olan iyilerle ki bunlar kendi başlarına hep iyidirler, ama kimisi için öyle değildir. Yine de insanlar bunları dilerler ve peşinden koşarlar; oysa böyle yapmamalı, kendi başlarına iyi olan şeylerin bizim için de iyi olmasını dilemeli... Adaletsiz insan her zaman daha fazla olanı tercih etmez, kendi başlarına kötü olanlarda daha azı da tercih eder; ama daha az kötü olanın belli bir şekilde iyi olduğu düşünüldüğünden, çıkarcılık da iyiyle ilgili olduğundan, bu insanın da çıkarcı olduğu düşünülüyor; ona eşitliği gözetmeyen diyelim... Yasaya uymayan adaletsizdir, yasaya uyan adildir’ dediğimize göre, (...) yasal olan şeyler bir anlamda haklı şeylerdir. Nitekim yasaya uygun olanlar yasama sanatı (bugün için yasa koyucu, yasama erki, İK) tarafından belirlenenlerdir ve bunların her birinin hak olduğunu söylüyoruz. Yasalar ise herkes için konulur: Ya herkesin ortak yararını ya da en iyilerin yararını, (erdem bakımından) başta olanların yararını ya da bu tür bir başka bakımdan yararlı olanı hedef edinirler. O halde politik toplumda’ mutluluğu (aslında erdemi, İK) ve onun öğelerini oluşturan ya da koruyan şeylere bir anlamda haklar diyoruz.” Bir anlamda Aristoteles için adalet “kendi amacını kendinde taşıyan bir erdemdir.” (age, s. 94) Fakat kendi başına, yani kuramsal ve soyut düzlemde değil, “bir başkasıyla ilişkide”, kısaca uygulamalı hayat ve eylemde bir “erdem” olarak tezahür eder. Bundan dolayı adaletin erdemlerin en önemlisi olduğu düşünülmekte, “ne akşam yıldızı ne de sabah yıldızı böylesine harika bir şeydir...’Adalette bütün erdem bir arada bulunur.’ O halde adalet erdemin bir parçası değil, erdemin bütünüdür; karşıtı olan adaletsizlik ise kötülüğün bir parçası değil, kötülüğün bütünüdür.”(age,s.95). Toplumda adaletin amacı, insanlar arası bağın güçlü olmasını sağlamaktır. Onun için insanlara insanlar değil, yasalar hükmetmelidir. Toplumda adaletin gerçekleştiricisi olarak yargıçları, yok edicisi olarak da zorbaları (tiranları) görür Aristoteles. Kuşkusuz adaletsizliğin bulunduğu her yerde adaletsiz edimler, fiiller de bulunur, ama adaletsiz edimlerin gerçekleştirildiği her yerde adaletsizlik kesinlikle var denilemez. Adaletsiz eylemde bulunmak ne demektir Kendinde iyi olan şeylerden kendine aşırı bir pay, kötü olan şeylerden kendine çok az bir pay almaktır. Bundan dolayı bir insanın hükmetmesinden acı duyulur, ama yasanın hükmetmesi istenir. Çünkü bir insan sadece kendi çıkarını gözeterek hükmeder ve zorba olur. Yargıç adaletin bekçisidir, aynı zamanda eşitliğin de bekçisidir. Bir kişi adaletliyse, payına düşenden çoğunu almıyor demektir. Çünkü kendinde iyi olan şeylerden büyük ölçüde pay almaz (...) adaletli kişi aynı zamanda başkaları için çalışır, onun için adaletin “başkasının iyiliği” olduğu söylenir... Kendi payı kendine yetmeyenlere gelince bunlar tiran olurlar. (Nik. Et. 5.K. Nakleden: Afşar Timuçin, Aristoteles Felsefesi, İstanbul 1976, s.132–33). İbni Miskeveyh’ten Kınalızade Ali Efendi de mutlaka benzer şeyler söylemişlerdir. İSMAİL KILLIOĞLU
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.