Gönderi

"Osmanlı İmparatorluğu savaşta yenilince, pan-islamist Reşid Rıza'nın başka yerlere bakması gerekecekti. Önce Haşimi prensi Faysal'ın "Arap milliyetçiliği" davasını benimsedi. Prens Faysal'ın "yeni Suriye Arap" devletinin "Arapların birleşmesini" sağlayacağını ve Osmanlı sonrası Arap diyarlarının İngiliz ve Fransız sömürgesi haline gelmesini önleyeceğini "umuyordu". Ancak bu umutlar, Rıza'nın da farkına vardığı üzere, Haşimi hanedanına verilen "Arap Krallığı" sözünün bir yalan olduğu ve Faysal'ın Suriye'deki yönetimine izin verilmeyeceğini ortaya koyan, 1916 tarihli, gizli Sykes-Picot Antlaşmasıyla suya düştü. Faysal, Şam'dan sürülmüştü. Reşid Rıza, 1926'dan sonra, Suudi Kralının liderliğini talep etti. 1930'ların başındaki Reşid Rıza, "başarısızlıklardan " yılgın düşmüş bir halde, Türk milliyetçilerinin küstahlığının bile, Hristiyan emperyalizmi altında yaşamanın "rezilliğinden" ve aşağılayıcılığından "daha iyi" olduğundan dem vurur olmuştu"
Sayfa 206Kitabı okudu
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.