Gönderi

“Peki, satranç bir bilim kolu ya da bir sanat değil mi, bu iki kategori arasında tıpkı Muhammed’in tabutu gibi yerle gök arasında süzülürcesine yer alan, tüm tezatlar arasında benzersiz bir bağ kuran? Tarih kadar eski ama daima yeni, yapısı itibariyle mekanik ancak düş gücüyle etkili, geometrik olarak katı bir alan içerisinde ama aynı zamanda kombinasyonlarıyla sınırsız olan, sürekli gelişen ama bir taraftan kısır kalan, hiçbir muhakemeye götürmeyen bir düşünme eylemi, hiçbir şey hesaplamayan bir matematik, eser vermeyen bir sanat, maddesiz bir mimari… Buna karşın oluşu ve varlığı itibariyle tüm kitaplardan, tüm eserlerden daha kalıcı olduğunu kanıtlamış, tüm halklara ve tüm zamanlara ait yegâne oyun ve can sıkıntısını gidermek, duyuları keskinleştirmek, ruhu dinginleştirmek amacıyla dünyaya hangi Tanrı’nın bıraktığını kimsenin bilmediği bir oyun… Başlangıcı nerededir, sonu nerede? Temel kurallarını her çocuk öğrenebilir becerisini her acemi sınayabilir olsa da, değişmez dar karenin içerisinde nice ustalar yaratmayı; sadece satranca adanmış yetenekleri bulunan, görgü, sabır ve teknikleri itibariyle bir matematikçinin, bir şairin, bir müzisyenin dengeli becerisine sahip, sadece farklı katman ve bağlamlar içerisinde özel dehalar yetiştirmeyi; başka hiçbir oyunun yapamadığı şekilde insanları değiştirmeyi başarır satranç.”
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.