Sohbet nasıl açılsın bir yağmur tanesinden veyahut topuklu ayakkabı seslerinden...
Ahmakıslatan gibi gözükse de bir arayış var havada
Yaşıtım bir komşunun alel acele evden çıkıp kapının önünde düşünmesi gibi
Haftasonu bile çelişkili yaşayan berduşt kargalar
Aklıma ve dilime gereksiz yere dolanan eleştiriler
Bir kitabın sayfaları gibi okumak gerekir insanı...
Karşıma alıpta ne konuşsam arkadaş ile?
Onun hafif sırıtan yüzü, meraklı gözleri ardına ne geçirebilirim?
Stresini kediden, köpekten dindiren teyzenin rahatlığından isterim de
Yanlış memleketin havasına ters, doğru insan olabilmek
Bu şehrin her vaktini kalın bir ansiklopedi gibi ağır ağır çevirmek gerek
Tayt giyinip tavır sergileyen kadınlarla gözüyle bakıp sevişen taksicileri anlamak gerek
Arkadaş beni öyle merakla izlerken bir saat daha sussam olmaz mı?
Daha birbirine atarlanan bülbüllerin faslı
Millete ayıp olur diye küfrünü çiğneyen çöpçülerin sabrı
Annesinin elinden tutup kendi uydurduğu şarkıyı söyleyen kız çocuğunun neşesi
Ilhan abinin açılmamış gözleriyle naifliği
Öğlene doğru bitecek sakinliği bekledikten sonra konuşsam olur mu?
Necati abi bakkalı geç açarken küfürü basan bakışlar
Benden en az 10 yaş büyükler sabah kahvaltısına paranoya aromalı çaylarını yudumluyor
Kravatlı bir abi her gün bir poşet çöpü arabasından nasıl çıkarıyorsa
Olduğum yerde otururken yaşıtım kızlar sebepsiz yere bana niye tavır alıyorsa
İnsanların hayatlarına benim dünümü, bugünümü katmadan işte o abi gibi bıraksam ne mutlu...
Arkadaş beni seyrederken öylece kalkıp gitsem ayıp olur mu?
Bu hava bir erkeğe göre istemeden evlendiği kadın
Bezine dolduran bebeğin hayat eğlencesi
Belki bir kaç saat sonra kıyamet koparsa
Veya biir balkona çıkıp nefretini kusarsa
Daha uykudan gözünü açamayıp düşman gibi milleti izleyen abi
O beyin hücrelerinde ne tilkilikler dönüyor köy köy, mahalle mahalle...
Soğuyup cilve yapan yeni gelin gibi şehir havası
Baldırı çıplak, kısa pantolonlu 40lı yaşlardaki ablanın hayatla barışıklığı
Kodaman adamlarla takılıp kabuğuna çekilen balık etli abla gibi
Beni tanımayıp babasının evladıymışım gibi cana yakın bir başka ablanın gülüşünde
Şöyle bir kafamı çevirip baktığımda soğuyan çayın öfkesinden sıyrılıp
Acaba İstanbul'u kendime Doğu Anadolu diye nasıl inandırabilirim?
Tek başına geçmeyen vakti iki yalnız yelkovanı döndürerek geçirsek
Başka hayatlar çetrefilli tuzaklara düşecekse
Ahir zamandaki komşum şimdilik sakinleşedursun
Her güzel güne bir politik bahane bulan dış kapının mandalları
TBMM'nin kilidini açmamış mahallenin milletvekilleri
Biz ilâhi bakış açısıyla izlerken üçüncü tekil şahsın selası okundu...
Uzun uzun dalıp sevdiğim kızı düşünürken
Merdivende oturup beni seyreden kız ne düşünür?
Arkadaş bana bakıp güldüğünde bilmeden yaptığım hareketler
Benim azizliğimden son dakika kurtulan arkadaş bir dünya güzeline denk gelse
Hava kumarhane borsası gibi çelişkiliyken
Ben sırılsıklam olduğum hayal aleminde o kısa çizgi önemli
Kedilerin er meydanında kavgayı ateşleyen fare
Yüreği kursağına gelen karınca hanımının bir seslenmesiyle ruhunu teslim ederken
Ben çayı, kahveyi yudumlarken benim organlarımın politik davası ne?
Şiirlere dalıp dalıp en derinliklere kadar yüzerken
Hayallerin derinliklerinde ki koyu mavi soğukluk
Ağzımdan balon balon çıkan şarkılar belki çok güzel...
Sarışın Türkmen bacımın selamı, sabahı hoş olsun
Hemşehrim ablanın hep heyecanlı halleri de mutlu ediyor
Tek başımıza insanların gözlerine baka baka seyr-ü sefa du dünyaya biraz ters
Kimi insan ağlarken "sağlık olsun" yakalı Selanik örgülü havamız biraz ayıp olur
Millet cenaze kaldırıyorsa gözlerinde
E birde günü gününe uymuyorsa havalar işte o zaman bu halk kalın bir roman
Sayfalarını koparıp koparıp şiirler yazdığım defter kiminse
Mahkeme beni edebiyatımla suçlasın ki gönlü hoş olsun kişinin
Dilime dolandırdığım türkü ikinci çoğul şahısımız olsun iyelikli
Arkadaşta bir çay demlese de ortama kızıl bir âlem alsak
İşte şimdi öğlen saatlere nanik çeken karı koca cilveleşmeleri
Bunun gecesi de var benden uzak olsunlar...
Şiirin beni gıdıkladığı haftasonları kimse gelmeyeceği halde bekleyişlerim
Dudağımla oynayıp salyamı yalayan kafiyeli çıtırlar
Evet pisleştiniz, pisleşeceksiniz de bu dünyayı kendiniz gibi güzel mi sandınız?
Sinirlerine kadar kaşınan gözlerimle cilveleşsin tüm satırlar
Bugün dostun çayı benim haremimin fahişesi
Kendine başka ruhsar bulsun bu benimdir...
Gereksiz insan senfonisini söylesene kardeş
Senin sesin çok güzel ama başka ayar tutturamayız hayata
Millet öğlen vakti kahvaltı yapıyor garip...
Akranım kızlar göğüs kabartarak vatan mı kurtarıyor?
E bunların yanında ki kodamanlar hangi ülkenin soytarısı?
Arkadaş nasip bulmazsa ağlar durur, sende şerefsiz ol aptal mısın?
Avanak adam türküsünü söylesene yakışıklı
Morali bozarsak ayarı kaçmasın
Sağa sola dağıttım şiirler mahallenin rızkı olsun
Beni deli biliyorsa zihniyeti kapalı
Söyle bu akşam kasideleri koynuma alacağım
Mersiyeler haremimin baş veziri, adam olsunlar...
Şu apartmanın kızları hakikaten bana niye tavır alıyor?
Ben böyle istemedim ki susamlı daha güzel...
Ağzım besmele çekip çay yudumlar
Iraktan bakınca gavata benziyorum
Yakından bakınca hoşgeldin cenaze namazına
Bekâr mı yaşayacağım hayatı yoksa evli mi hissedeyim?
İyi insan lafının üstüne gelirmiş
Şerefsiz ölsem mezarıma işer
Dostlar meclisine yargıç atayalım
Zıvanadan çıkarsak dışarı da kalırız
Ah be Sıdıka sen benim ne kadar bacımsın?
Ebeveynin senden bıkmışsa kapımızı kapatanın kolunu kırsınlar...
Polenler uçuşuyor gözlerimin önünde Azrail'in kanadından
Kim kimin ahından kurtuldu nefis kutlama var
İçtiğim bir bardak suya tüm entrikasını katan şehir
Gel şöyle soluklan ben senin mahallelerinin, sokaklarının neyiyim?
Hangi açıdan bakarsın da neydim ne oldum?
Bana bakın gülen arkadaşın günahı ne?
Bizim hayallerimiz kurulmaya ayarlı, elektrik gitmez gerçekleşsin
İnsanların onuruna göre fihrist beynimiz
Kişiliği lügatlerde bulamazsın fikirleri göğüste
Biz öyle severiz ki öz aklımız Abbas
Dışarı da gezerler sanki çok mutlular
Benim gibi olsanıza kazanacağım da yok...
İnsan gülmekten ölür mü, nasıl bir yetenek?
Hiç kahkahaları bile görmezken ölmek böyle mi sevdalıktır?
O polenler yakamozla sevişirken çıkar o ölüm gömleğini
Alerjin tutar bulutlarda ıslanamam yakışmaz bana
Bir kişi eksikle cennet kapıları kapanmaz
Sen bu şehirlere, sokaklara nanik çekerken bileğini kıracak gücümü vardı dünyanın?
Bak 40'ına dayanan baldırı çıplak dünya
Kodamanın koynunda bitap gökyüzü
Özgürce yapraklarını sallayan hanım ablam
Düşeceğini yutkunan medcezir kainat
Ağzı yok özgüveni göğsü ve kalçasında, alsaydın bunları...
Bak kendini genç zanneden arsız belâ
Dinleyin beni iç dünyasında ki hırçın kelebekler
İçinizde tepişen beygirlere pavyon satalım
Sıçmaktan öteye gitmez bedenin
Onurunu sattığın kadının rızkını
Dinine, imanına sövdürme şimdi...
Bugün vakitlerden haftasonu
Saatler iradelerden muaf, hürriyetten uzak
Gariplerin şehrinde gündüzler gecelerin sırtını sıvazlarken
Sokaklarda tiril tiril titreyen geleceğim
Bekle ki bende yalanlardan sıyrılıp geleceğim
Bugün günlerden haftasonu, varlıklar haftaiçi, yokluklar günortası...
Bugün garbın afakını sardı çelik zırhlı duvar
Sardı 5, 10 yıl sonra Şüheda
Sandıklarda neşeler buldum kilit üstüne kitlenmiş
Şöyle bir şey düşünüyorum da insan pis zihniyetliyse kıyafet ne yapsın?
Şuan efkârın bilmem kaçıncı tonu nefsimle derdim macun
Hiç bir kuvvet derman değildir derman kuvvete...
Sen şiirleri aziz kılan nadir insan
Arkanda bıraktığın henüz hiç gitmediğin...
Önüne kattığın gelecektir elbetli bekleyişler
Senin her sabah; güldürmeyi beceremiyorsun ağlatırsan ahını alırım
Evet her sabah dardaymışsın gibi çağırıp çocukça gülüşün
Koca adma oldun evet ne acelen vardı yeniden doğuşa?
Cennet kimlere küstü de sen alındın?...
Bu havalar yerli yerinde bazen boşanıp rahatlamış erkek
Çimenler günahsız veled-i zina
Ağaçlar kimsenin soylenemediği röntgenci pezevenk
Topuklu ayakkabılar vatan yahut Silistre
Osuruğuna gusül alan şizofreni
Ölenle ölünmüyor kalanlar yavan...
İnsanlar kumar gibi ben anlamam
Sözler keskindir damardan öteye geçmez
Eleştiriler lambada can çekişen kelebek
Sözler huzur veren afyon misali
Sustuğum gibi deliyim konuştuğum kadar şuursuz
Tıka basa dolu kulaklara ne anlatılanlar kuru sıkı...
Üstad beni dinlenerek oku, gördüklerini tercüme ederek resmet
Üstad bana balık tutmayı değil o olmayı öğret
Faydalı faydasız her şeyi unutmak istiyorum
Üstad bana şiirler gibi narin olmayı öğret yazılmayı istemem...
Beni bana öğret çalandan alıp
Toprak altında nasıl dirileceğim, dinliyorum...
Aykut Barış Çelik