Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

472 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
Kölelik ve feodalizm gibi gerici sömürücü düzenden bugün ki ilerici kapitalist düzene kadar varlığını koruyan sermayenin devletler eliyle insanlığı nasıl yok ettiğini, varlığını nasıl koruduğunu, bütün çıplaklığıyla oldukça yalın ve anlaşılır bir dille anlatmıştır Gorki. Anlamak için entel olmaya gerek yok körlüğü doğuştan olmayan ve beynine üvey evlat muamelesi yapmayan herkesin anlayabileceği bir dille yazılmıştır Ana eseri. Kapitalist bir devlette devletin bütün kurumları sistemi korumak için vardır. Çıkartılan yasalar, kanunlar, polisler, hakimler, savcılar aklınıza gelebilecek bütün kurumlar sadece bir tek şeyi korumak için yetkilerini kullanır o da ; sistemi. Ellerindeki sopayı ise bu düzeni anlayan, ifşa eden ve işçi sınıfını düzene karşı örgütleyen insanları sindirmek, yıldırmak ve susturmak için kullanırlar. İnsanlığı, zindanlar , sürgünler ,göz altılar ,baskılar ve işkenceler ile yıldırmaya çalışırlar. Aynı kurumlar halkın karşısında durup sermayenin bekçiliğini ve tetikçiliğini yaparlar. Vur derler vurur, işkence et derler eder, tutukla derler tutuklarlar. Halkın gözünde bu insanları itibarsızlaştırma içinse akıl almaz yalanlara ve iftiralara başvurmaktan çekinmezler. Olmadı katliam yapar, zulümleri millet üzerinde bir baskı aracına dönüştürebilecek bütün her yolu denerler. '' Dünya çapında katliamlar, evrensel yalanlar, tüm halkın sefihleştirilmesi, hayvanlaştırılması, işte budur sizin kültürünüz! Ve biz, bu kültüre düşmanız! '' Sonra Pavel ,Andre ,Mazin, Sandrin, Yegor gibi yiğitler çıkar .Yoksulun sesi ,ezilenin umudu, sömürülenin sloganı olurlar. Fabrikalara ve kırsala koşar bildiriler dağıtır halkın bilinçlenmesi için mücadeleyi başlatırlar. Fabrikada işçiye ,kırsalda köylüye haklarını anlatırlar. Bu bana hiç yabancı gelmedi, kırsal denilince aklıma İbrahim Kaypakkaya, Fabrikalar denilince Deniz Gezmişler ,Hüseyinler, Yusuflar, Mahirler geldi. Neyse biz yine Rusya 'ya dönelim. Tıkanmış kulaklara ses, körleşmiş gözlere göz, karanlıklara ışık olurlar. Tabi Pavel ve arkadaşları bu mücadeleyi verirken, sermayenin bekçileri durur mu ? Bütün acımasızlığı ve ahlaksızlığı ile saldırır da saldırır. Haydi arkadaşlar safınızı belirleyin! Bizleri sömüren ,emeğimizi çalan, alınterimizi gasp eden sermayenin mi yanındayız ? Yoksa Pavel ve arkadaşlarının mı? Düştükleri yerde bayrağı Pelageya ana alır. Evlatları hapishanedeyken mücadeleyi kaldığı yerden devam ettirir. Sistemin ne kadar acımasız olduğunu bildiği için çocuklarının haklı mücadelesine karşı gelmese de koruma içgüdüsü genellikle ön plana çıkar. Korkar, ağlar, içi içine sığmaz. ''Yasak kitaplar okuyorum. Hükümet bunların okunmasını yasaklamış ;çünkü bunlar yaşayışımıza ,halkın hayatına ait ne kadar güzel gerçekler varsa onları anlatıyor... Bunları evimizde bulacak olurlarsa beni hapsederler. Anladın mı , ana ? '' Diyen Pavel'in sözleri aklına gelir. Kitaplardan bile korkan insanlık düşmanlarının acımasızlığını bilir Pelageya ana.. Ana işte en iğrenç aşağılanmalar ile tutuklanan evladı için nasıl tedirgin olmasın ?Tutuklanan insanların tecritte nasıl yok edildiğine şahit olmuş, cezaevlerinden cenazelerin çıktığına tanıklık etmiş bir Ana. Yinede düşmana belli etmemeye çalışır. Dik durmasını bilir. Anladıkça, anlaşıldıkça çocuklarının mücadelesini sahiplenir, fabrikalara koşar, bildirileri dağıtır, sohbetleri dinler. Bildiklerini, öğrendiklerini sokaklarda haykırır, anlatır ve tek ses olarak bir slogana dönüştürür. Kafasına inen her darbede sloganı daha sert olur. Bir ananın karşısında ezilen polis gücü '' susacak mısın kahpe! '' diye haykırırken, '' dirilen bir ruh, öldürülemez. '' diye karşılık verir. '' Hak etti bu karı '' diyerek suratına indirilen yumruk ağzını burnunu kan içinde bıraksa da, '' Hiçbir şeyden korkunuz olmasın! Bir ömür boyu çektiğiniz çileden beteri yoktur...'' diyerek umut olur. Kafasına, kafasına inen darbeler gücünü tüketse de içinde yanan ateşi söndüremez. '' Bacakları, artık taşıyamıyordu gövdesini'' ama gözleri ateş saçıyordu, umut oluyordu çevresine. Jandarmalar acımasızca saldırırken, kılını bile kıpırdatacak dermanı kalmamışken '' Gerçeğin ateşini hiç bir güç söndüremez'' diye bağırıyordu. '' Sırtına sert bir darbe alarak yere yığıldı '' nefesi kesilmişti bu darbeyle, soluk alıp vermekte zorlanıyordu, dayanacak gücü kalmamıştı. Ama son bir söz söylemesine engel değildi: '' Alçaklar! '' Kitapta sadece bu kahramanlıklar anlatılmıyor tabiki. Gorki kendine yakışır bir ustalıkla işçi sınıfının fabrikalardan çıktıktan sonra, kapitalizmin kirli hayat sahnesinde nasıl yer aldığına da değinmiştir. Sosyal yaşamdan soyutlanmış bir yığın haline dönüştürülen bu insanların Pavel ve yoldaşlarının sabırla vermiş oldukları mücadele sonunda uyanışlarını ve mücadeleye tam anlamıyla katılmasalar da en azından mücadeleyi veren insanları anlamışlardır. ( onları terörist görmüyorlar ! ) Yıllarca kocası tarafından dövülen, aşağılanan bir kadının ,kocasının ölümünden sonra evladının vermiş olduğu mücadeleye tanıklık etmesi bu sürece şahit olup mücadelenin bir ucundan tutmaya başlaması hatta mücadeleye tanıklık ettiği an itibaren yaşıyor olduğunu fark etmesi beni en çok etkileyen bölümler olmuştur. Özellikle tekrar tekrar okunması gereken bir bölüm var ki mahkeme sürecindeki diyaloglar. Bir kaç defa okudum. Her satırında bu günleri gördüm. Kitabın hemen hemen her sayfasında bu günlerden emin olun mutlaka bir pay çıkaracaksınız. Bugün nasıl ki bunları anlatan yazarlar tutuklanıyorsa, Maksim Gorkilerde tutuklanmıştı. Onlar farkındaydı böyle bir mücadeleye girişirken başlarına geleceklerin. Kimisi kahpe bir kurşunla, kimisi cezaevlerinde işkencede, kimisi sürgünde, kimisi kürek cezalarında, kimisi darağaçlarında bu bedeli ödedi. '' Elbet bir bildiği var bu çocukların. Yoksa, kolay değil öyle genç yaşta ölmek! '' '' Eskiden bir adam hırsızlık edince hapse atarlardı. Şimdi doğruyu söylediği için hapsediyorlar.'' '' Arkadaşlar ! Derler ki dünyada bir çok millet var ! Yahudiler , Almanlar , Fransızlar ,İngilizler ,Tatarlar... Ben bunun doğru olduğuna inanmam. Bana göre iki tür halk var bu iki türün birbiriyle uyuşması olanaksız. Zenginlerle fakirler! '' Evladının kollarına takılan kelepçenin karşısındaki çaresizlikle '' nereye götürüyorsunuz çocuğumu '' diye soran anların gözlerinden akan yaşlar boğacaktır bu zulmün mimarlarını... Onların yüreklerindeki öfke korkunuz olsun...
Ana
AnaMaksim Gorki · Kum Saati Yayınları · 200328,7bin okunma
·
170 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.