Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
·
Puan vermedi
İVAN İLYİÇ'İN ÖLÜMÜ/ TOLSTOY Ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgi... Her ikisi de roman kahramanı, İvan İlyiç in son nefesine kadar olan süreçte canlılığını, her gün büyümeye devam eden bir çocuk gibi korumuş, büyümüş, büyümüş ve yaşamına sığmaz olmuştu. Hikayenin ilk sayfaları bu iki temel taşı içinde barındıran adamın cenaze töreni ile başlıyor. Ölüm haberi alınmıştı. Evet ölümdü bu. Yaşam kadar gerçek olan ölüm... Hastaydı, umut yoktu zaten İvan için. Ölümü beklemekteydi evet. Ama ya bu ölüm öyle sıradan mıydı? Sadece hasta adamı mı alıp götürmüştü. Bu kadar mıydı? Hikayede İvan İlyiç in ölümünü bu şekilde yorumlayan arkadaşları bir şeyi göz ardı etmişti. Bu insanlar ölümün gerçekliğinden kaçmak için, ölümü sıradanlaştırıyor ve yokmuş gibi devam ediyorlardı. Belki bir kaç cümle ile ölüme vakit ayırıp, "Ah ne yazık çok hastaydı" demekle yetiniyorlardı. Her biri ölen iş arkadaşları İlyiç in yerine kimin atanacağını, kimin daha fazla maaş alacağını düşünmekle meşguldü. Fakat benim için bu meşguliyet, sözde yaşama devam etme bilincine sığınarak, aslında dört nala bitişlerini kovalamakta olan topluluktan fazlası değil. Bir ölüm haberi ile tekrarlanan çıkılmaz dönence... İş ve mevki hayatı bu dönence için geçerli ve sonsuz mazereti. Akla ilk gelen ölümün kendisi değilde, ardından getirdiği madde boşluklarıydı. Ölümü tadan İvan İlyiç içinde geçmişi bu dönenceden ibaretti. Ölümünden saatler önce tüm bunları fark etmiş, çıkılmaz bir sorgulamada kendini bulmuştu. Şimdi ise kendi ölümüyle arkadaşları bu serüvene adım atmıştı. Fakat hiçbiri bu kaçınılmaz sonun farkında değildi. Her biri İvan İlyiç gibi büyük bir aldatmacaya koşuyordu. Fikrimce hikayenin yazarı Tolstoy, bu eserinde iki kahraman ile kendi iç dünyasını ele almış ve bir nevi yaşamının hakikatini, İvan İlyiç ve cenazesine katılan yakın arkadaşı Pyotr üzerinden yansıtmaya çalışmış, onlarda gizlemiştir. Bir bütün içerisinde ele alacak olursak, İvan yazarın olası yaşayacaklarını, Pyotr ise İvan üzerinden tüm bu yaşanan şeyler sonunda ders alınması gereken kişiyi temsil etmektedir. Peki Tolstoy un bu ölümle asıl yansıtmak istediği şey nedir? Kabullenmek bilemediği ölüm korkusu, adlandıramadığı sorguları ve tutarsızlıklarıyla dolu hayatı... Tolstoy, İvan İlyiç, İvan İlyiç ise Pyotr 'un bir iç monoloğu gibidir. Hazin son, yaşanacak hayat ve her birinin sonunda varlığın aldatmacası ölüm... Tolstoy işte bunları anlatmak istemiştir. Roman başlangıcında ders alması gereken ve şans verilen kişinin Pyotr olduğunu belirtmiştim. Kimdir? Pyotr ölen arkadaşı İlyiç in yüzünde olduğundan çok daha farklı, çok daha anlamlı bir ifade görmüştü. Yaşarken olduğundan daha anlamalısını... Bununla beraber ise küçük bir sitem ve uyarı seziliyordu. Bu uyarı Pyotr a mıydı yoksa? Fakat onun için Ne lüzumsuz düşünceydi bu. Nihayetinde ölen kişi o değil arkadaşı İvan İlyiç’ti. O hala nefes almaya, yarın işine gitmeye, mevki kazanmaya ve cenaze töreninden sonra gideceği kart oyununa sahipti. Evet, evet ölen “İvan İlyiç’ti , o değil “. Pyotr arkadaşının ölümü ile ruhuyla sahte bir muhasebe yaptı. Fakat sonunda sanki ölüm ona değil yalnızca ölen İvana özgü kılınmış gibi kendisini bu düşüncelere kapattı. Yoluna devam eder gibi, belkide ölümden yakasını kurtarmış gibi.. Bence Pyotr bir başlangıçtı, İvan İlyiç in gelen sonunda. Verilen son bir şanstı. Ve tüm bu ölüm kokan ama bir o kadarda ölümün varlığından yoksun cenaze evinde ilk adım atılmıştı. Arkadaşının sonuna, bir adım daha yaklaşmıştı. Ve yazarın farklı ve hazin yansıması “İvan İlyiç “... Gençlik ve çocukluk dönemi izler bırakmadan yitip gitmişti. Mevki sahibi insanlara özenmiş, iyi bir yaşam için eğitimini almıştı. Fakat kendi arayışları ve kendi isteklerine kulak vermeden, anlamlandıramadan her birini tel örgüler içerisine hapsedivermişti. En büyük yanılgısı, pişmanlığı bu olacaktı. Ve bir ölümle beraber gelen en büyük korkusu... Hayatına devam ediyordu. Evlenmiş, çocukları olmuştu. Hiçbir değişikliğe uğramadan akıp gitmekteydi zaman. "Her şey yolundaydı! " Ta ki ağzındaki acı tat ve sol yanında yeşermeye başlayan sızıya dek. O ve ailesi için hastalık olarak adlandırılamazdı bunlar. Ama adlandıramadığı o şey, ilerde ailesinin nezih hayatına takılan minik bir taş, çok ilerde ise kendi ruhu ve nefesi için bir uçurum olacaktı. Düş kırıklarıyla dolu bir evlilik, öldürücü çalışma hayatı, kaygılar derken bir yıl, on yıl, ve yirmi yıl... Hep aynı şey. Tepeye tırmandığını sanarken yokuş aşağı gitmekteydi İvan İlyiç. Ve yükseldiği ölçüde hayat hızla ayakları altından kaymaktaydı. Çevresindekilere göre dünyadaki her şey eksisi gibi yuvarlanıp gidiyordu. Bu hastalık nasıl olurda var olan ve yirmi yıl boyunca gözünden kaçan gerçeği ortaya çıkarabilirdi. Onlar için devam etmekte olan bir yaşam vardı. Peki ya ölüm? O, bu şüphesiz devam eden hayatın neresindeydi? Ya da hangi gizli köşesinde saklanmaktaydı? Bu süre gelen gece ve gündüzün hangi parçasına aitti ölüm? Evet bu soruların cevapları olan, yaşamda, ölümde korkunç muazzam bir aldatıştı. Ve İvan İlyiç in başına gelen şey, insanın trende geri geri giderken ileri gittiğini sanması, sonra birden gittiği asıl yönü anlaması gibi bir şeydi. Fakat tren bütün bunlar olup biterken çoktan yolundan sapmış, büyük bir kaza (ölüm) ile demir yığınına (yitirilmiş hayata) dönüvermiştir. Onu anlayan ve ona acıyan insanlar olmadan, ölümün kıyısında yalnız başına yatmakta, öldüğünü görmekte ve büyük bir çaresizlik içinde kıvranmaktaydı İlyiç. Ve ölüm, iç kemiren bir kurt gibi gelip tam karşısına dikilmiş, gözlerinin irisine bakıyordu. İvan kendisini onun gözlerinde görmüştü. Tek gerçek oydu. Sanki o her şeyi delip geçiyor, hiç bir şey onun varlığını unutturmuyordu. "Devam eden yaşam bile". Ölüm dediğimiz bu olabilir miydi sizce? Bu iki karakteri kimliğinde barındıran Tolstoy, yaşamının en büyük gölgesi haline gelen ölüm korkusunu ve yıllarca varlık ile beraber yaşamın manasını anlamaya çalışmıştı. Ölümün yaklaştığını hissedip, tıpkı bir İlyiç gibi gözlerinin içinde onu görmüş ve bir tren yolcuğunda onu karşılamak için evinden ayrılmıştı. Yaşamı, arayışları, ölüm, ölümün gelişini, getirdiklerini ve yanında götürdüklerini... Her birini kendi hayatına ayna tutar gibi İvan İlyiç e yansıtmış, ölüme karşı ölümünü hazırlayıp kaleme almıştır. Kusursuz ve mükemmel bir üçleme içerisinde, ölüm, yaşam ve yansımalardan daha fazlasını görmek ve romanı her bitirişte fark etmek kaçınılmaz oluyor. Ve bizler her şeyden habersiz bir yaşam sürerken, ölümün hazin sonuna farklı bir felsefi bakış ile yaklaşmış oluyoruz. Her okuyucu için farklı imgeler ve farklı semboller İvan İlyiç ile can buluyor, anlam kazanıyor. “Geçmişte de, şimdi de yaşadığın her şey yalan. Bütün hepsi, senden yaşamı da, ölümü de gizleyen bir aldatmaca “ Lev Nikolayeviç Tolstoy
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Karbon Kitaplar · 201845,1bin okunma
·
179 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.