Mecnun sesi çok yorgun bir tonda,
'Sen de kimsin?' diye sordu. Leyla'nın hayreti gittikçe arttı.
'Ben Leyla'yım. Hani vurulduğun, vurgun yediğin, aşk şiirleri ile yere göğe sığdıramadığın Leyla'yım. Leyla!'
'Madem sen Leyla'sın, içimdeki Leyla kimin nesi?'
'Kays bu nasıl bir sözdür böyle; sanki bir ölünün kelimeleri ile konuşuyorsun.' —
'Beşerî aşktan ilahi aşka ulaşmak bir ölünün ayakucunda
uyanmak gibidir.'
'Ne oldu Leyla, Leyla diye feryat edip dağı taşı, çölü inleten aşkına?'
'Leyla derken Mevla'ya hasretmiş sevdam. Ben seviyorsam sen bahanesin, asıl sevdiğim Hakk'tır unutmayasın!'
Gözlerini Leyla'dan çevirip dağa doğru bakıyordu Mecnun.
'Git Leyla! Git! Sevdadan yana haber ver kavmine. De ki;
beni seven yok imiş!’
O günden sonra Mecnun'u hiç gören olmadı. Leyla sevdasını içine, gözyaşlarını gamzesine akıttı. Kimseler ne Leyla'nın halinden anladı ne de Mecnun'un Leyla'ya söylediği
sözleri hayra yorumladı.
Aşkın ilahiliği karşısında hayranlığım gizlemeyen Leyla
hiç kimseye Mecnun'un aleyhinde söz söyletmedi. Ancak halk
dedikodu edecek lakırdı arıyordu.
Leyla'ya sordular bir gün,
'Sen mi Kays'ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni sevdi?'
diye.
'Elbette ben onu daha çok sevdim.' demişti Leyla. Kays
adını duyar duymaz gözünden yaşlar boşanarak, 'Elbette,
ben onu daha çok sevdim
Nedir delilin, nasıl ispat edersin onu daha çok sevdiğini,
üstelik o senin için çılgınlığa varmış, aklını yitirmiş, mecnun
olmuşken?'
O vakit Leyla ağlayarak,
'Dostlar!' demişti. 'Sırdır ki gizli gerektir; sevgilinin adı
nı dile düşürmek, hakikatte ayıptır. Kays bir dağ delisi gibi
davrandı, gitti sahralarda çöllerde aşkımızı ona buna anlattı.
Bense kimseciklerle paylaşmadım onun sevgisini, içimde bü
yüttüm, büyüttüm, büyüttüm.'
Gönül önce süveydayı unutur, ardından sıra sevdaya gelir.
O da unutulmaktan nasibini alır. Ah soyka gönül, ne dinersin,
ne de dinlersin. Seninle işimiz var. Ah!
Ah Mecnun, rüyalarım hep günahsız uykulannın hırsızları yorumladı nedense, ah!
Eğer birisi, 'Mecnun ile Leyla aynı derecededir,' derse
sakın inanma. Gerçi Leyla'da çok dertler vardır ama kederli
Mecnun kadar derdi olamaz. Leyla'nın eli iğneden bile yaralanırken, Mecnun'a kılıçlar kâr etmiyor. Leyla'yı ipek elbiseler sıkıntıya sokarken, Mecnun'a zincirler neşe veriyor. Leyla diliyor ki, gamı eksilsin; Mecnun ise gün geçtikçe gamını
arttırıyor. Mecnun'a humma titremesinin işkencesi yetiyor.
Allah'ım... Leyla, kimin derdinin tabibi?